Pazar, Haziran 01, 2014

çok kullanılan türk atasözleri

anlamli atasözleri,güzel atasözleri,komik atasözleri,atasözleri ask,türk atasözleri,atasözleri kisa

Azı bilmeyen çogu hiç bilmez. 

Abanın kadri, yağmurda bilinir.

Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

Abdalın arkadaşlığı yol görününcüye kadardır.

Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz.

Aca dokuz yorgan örtmüşler,yine uyuyamamış.

Acele giden ecele gider.

Acele ise, şeytan karışır.

Acele yürüyen yolda kalır.

Acemi katır kapı önünde yük indirir.

Acı acıyı bastırır,su sancıyı.

Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

Acıkan doymam,susayan kanmam sanır.

Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.

Aç ayı oynamaz.

Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.

Aç koynunda azık durmaz.

Aç köpek fırın yıkar.

Aç kurt insana saldırır.

Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür.

Aç tokun halinden bilmez.

Açık yaraya kurt düşmez.

Açın imanı olmaz.

Açın karnı doyar gözü doymaz.

Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.

Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.

Adamak kolay,ödemek güçtür.

Adamakla mal tükenmez.

Adamın iyisi iş başında belli olur.

Adı çkmış doksana, hiç inmez seksene.

Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimde"demiş.

Ağaca çıkan keçinin doğurduğu oğlak dala bakarmış.

Ağaca dayanma çürür,insana dayanma ölür.

Ağacı kurt, insanı dert bitirir.

Ağaç ne kadar meyve verirse ,dalı o kadar yere eğilir.

Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.

Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.

Ağaç yaş iken eğilir.

Ağaçlı köyü su basmaz. 


Azıcık aşım, kaygısız başım. 

Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur. 

Azıtmış, kudurmuştan beterdir. 

Azman olma, uzman ol. 

Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır. 

Baba mirası yanan mum gibidir. 

Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir cıngıl üzüm vermemiş. 

Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım. 

Babası ölen bey, anası ölen kadın olur. 

Bağ dua değil, çapa dua ister. 

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun. 

Bağa gir izin olsunki, yemeye yüzün ola. 

Bağlı aslana tavşan bile hücum eder. 

Baht olmayınca başa, ne kuruda biter, nede yaşta. 

Bakacağın yüze sıçma, sıçacağın yüze bakma. 

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. 

Bakkal ölenin borcunu, diriye ödettirir. 

Bakmadan usta olunsaydı, kediler kasap olurdu. 

Bal döksen yalanır. 

Bal olan yerde sinek de bulunur. 

Bal tutan parmağını yalar. 

Bal, bal demekle ağız tatlanmaz 

Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer. 

Bana benden olur, her ne olursa, başım rahat bulur, dilim durursa.

Baskın basanındır. 

Baskısız yongayı yel alır. 

Bastığın yer bayram olsun. 

Baş başa, baş da padişaha bağlıdır. 

Baş nereye giderse, oyak oradadır. 

Başıma uymayan takke elin olsun. 

Başındaki fese bak, girdiği kümese bak. 

Başını ecemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin. 

Başsız evin köpeği çok havlar. 

Bazen inek, erkek; bazen de dişi doğurur. 

Bedava sirke baldan tatlıdır. 

Bekâr gözü ile kız alınmaz. 

Bekâra karı boşamak kolay gelir. 



Cahile söz anlatmaktansa, deveye hendek atlatmak iyidir. 

Cahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı iyidir. 

Cahille arkadaş olma küstürün, cam kırığıyla kıçını silme kestirirsin.

Cami ne kadar büyük olsa da imam bildiğini okur. 

Can boğazdan gelir. 

Can çıkar huy çıkmaz. 

Can çıkmadan ümit kesilmez. 

Canı kaymak, isteyen mandayı yanında taşır. 

Canı yanan eşek atı geçer. 

Çağırılan yere erinme, çağırılmadığın yere görünme. 

Çağrılmadık yere, çörekçi ile börekçi gider. 

Çalışan demir pas tutmaz. 

Çamura taş atma üstüne sıçrar. 

Çatal kazık yere batmaz. 

Çıngıraklı deve kaybolmaz. 

Çıracı olsam ay akşamdan doğar. 

Çiftçilik, eşeğin kuyruğuna benzer, ne uzar ne kısalır. 

Çingene ciğer pişirir, yemeden karnını şişirir. 

Çingenenin ipini, kendisine çektirirler. 

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış. 

Çocuğu işe gönder, peşinden sen git. 

Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin. 



Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz. 

Çok yaşayan bilmez çok gezen bilir. 

Çubuk iken çıtlamayan, hezen iken kütlemez. 

Çürük iple kuyuya inilmez. 

Çürük tahtaya çivi çakılmaz. 

Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur. 

Damlaya damlaya göl olur. 

Danışan dağlar aşar, danışmayan yolda şaşar. 

Davetsiz gelen döşeksiz oturur. 

Davulun sesi uzaktan güzel gelir. 

Deme dostuna, der dostuna. Bir gün olur tuz basarlar postuna. 

Demir nemden insan gamdan çürür. 

Demir tavında dövülür. 

Deniz sevilirde, densiz sevilmez. 


Dağ ne kadar yüce olsa da üstünden yol aşar.
Davetsiz gelen döşeksiz oturur.
Darı  unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz
Damlaya damlaya göl olur.
Deliye her gün bayram.
Demir tavında dövülür.
Eğilen baş kesilmez.
Eğri otur , doğru konuş.
Elden gelen övün olmaz , o da vaktinde gelmez.
El  el için ağlamaz, başına kara bağlamaz.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Elin ağzı torba değil ki büzesin
Erinenin oğlu kızı olmamış.
Eskisi olamayanın yenisi olmaz.
Eşeğe altın semer vursalar yine eşektir.
Eşeğe “cilve yap” demişler tekme atmış.
Eşeğe semer yük değil.
Eşeği düğüne çağırmışlar, “ ya odun eksik, ya su”demiş
Eşek hoşaftan ne anlar.
Ev alma,  komşu al.
Evdeki hesap çarşıya uymaz.
Fazla mal göz çıkarmaz.
Felek kimine kavun yedirir, kimine kelek.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
Gelen geçer , konan göçer.
Gelen gideni aratır.
Geline “oyna “ demişler “yerim dar” demiş.
Gelini ata bindirmişler “ ya nasip” demiş.
Gemisini kurtaran kaptandır.
Gönül ferman dinlemez.
Gönül kimi severse güzel odur.
Gön yufka yerinden delinir.
Gören gözün hakkı vardır.
Görünen köy kılavuz istemez.
Göze yasak olmaz.
Göz var izan var.
Gurkun cücüğü güzün sayılır.
Gülme komşuna gelir başına.
Gülü seven dikenine katlanır.
Gün doğmadan neler doğar.
Güneş girmeyen eve doktor girer
Güzel bürünür, çirkin görünür.
Güzele ne yakışmaz.
Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş.
Hamama giren terler.
Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz.
Harman yel ile , düğün el ile.
Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür.
Hatasız kul olmaz.
Hazıra dağlar dayanmaz.
Her ağaçtan kaşık olmaz.
Her deliğe elini sokma , ya yılan çıkar ya çıyan.
Her horoz kendi çöplüğünde öter.
Her inişin bir yokşu vardır
Her işte bir hayır vardır.
Her kuşun eti yenmez.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
Isıracak it dişini göstermez.
İki cambaz bir ipte oynamaz
İki dinle bir söyle
İki el bir baş içindir.
İki karpuz bir kotuğa sığmaz.
İlk vuran okçu.
İnsan ayaktan at tırnaktan kapar.
İnsan beşer bazen şaşar.
İnsanı gam duvarı nem yıkar.
İnsanın adı çıkacağına canı çıksın.
İnsanın canı acıyan yerindedir.
İnsanın vatanı doğduğu yer değil doyduğu yerdir.
İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
İp inceldiği yerden kopar.
İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
İşleyen demir pas tutmaz.
İşten artmaz dişten artar.
İt derisinden post olmaz.
İtle dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak iyidir.
İti an, çomağı eline al.
İti öldürene sürütürler.
İt ite buyurur, it de kuyruğuna.
İt iti ısırmaz.
İt ürür, kervan yürür.
İyi dost kara günde belli olur.
İyi evlat  babayı vezir, kötü evlat rezil eder.
İyi adam lafının üstüne gelir.
İyilik eden iyilik bulur.
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir.
Kabul olunmayacak duaya amin denilmez.
Kaçan balık büyük olur.
Kalkacağın yere oturma.
Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar.
Kan kus “ kızılcık şerbeti içtim” de.
Kara haber tez duyulur.
Kardeş kardeşi atmış yar başında tutmuş.
Karnı tok it gölgede yatar.
Katıra “baban kim” demişler; “dayım at” demiş.
Kaza, geliyorum demez.
Kazanırsan dost kazan,düşmanı anan da doğurur
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
Kedi uzanamadığı ciğere murdar der.
Kefilin ya saçı ya sakalı.
Kelin ilacı olsa başına sürer.
Kel kız teyzesinin saçı ile övünür.
Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur.
Kendi düşen ağlamaz.
Keskin sirke küpüne zarardır.
Kılavuzu karga olanın burnu boktan ayrılmaz.
Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar.
Kız evi naz evi.
Kızını dövmeyen dizini döver.
Kızın var, sızın var.
Kimsenin ettiği yanına kalmaz.
Kimse ayranım ekşi demez.
Kol kırılır yen içinde kalır.
Komşuda pişer, bize de düşer.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Kork Allah’tan korkmayandan.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Koyun can derdinde, kasap et derdinde.
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kör bıçak ele yavuz, kötü arvat dile yavuz.
Körle yatan şaşı kalkar.
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
Kurunun yanında yaş da yanar.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Laf lafı açar.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Leyleği kuştan mı sayarsın yazın gelir kışın gider.
Leyleğin ömrü laklaka ile geçer.
Lodosun gözü yaşlı olur.
Mal canın yongasıdır.
Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.
Merhametten maraz doğar.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Mızrak çuvala sığmaz.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Nasihat istersen tembele iş buyur.
Ne ekersen onu biçersin.
Nerde hareket orda bereket.
Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
Öfke baldan tatlıdır.
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Ölenle ölünmez
Para dediğin el kiri.
Para isteme benden buz gibi soğurum senden.
Paranın yüzü sıcaktır.
Parayı veren düdüğü çalar.
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.
Pilavdan dönen kaşığın sapı kırılsın.
Rahat ararsan mezarda.
Rüzgar eken fırtına biçer.
Sabah ola  hayır ola.
Sabır acıdır meyvesi tatlıdır.
Sabreden derviş muradına ermiş.
Sabrın sonu selamettir.
Sağır duymazsa uydurur.
Sakla samanı gelir zamanı.
Sanat altın bileziktir.
Sayılı günler çabuk geçer.
Sen ağa, ben ağa bu ineği kim sağa.
Sona kalan dona kalır.
Son gülen iyi güler.
Son pişmanlık fayda vermez.
Sora sora Bağdat bulunur.
Söyleyene değil, söyletene bak.
Söz gümüşse, sükut altındır.
Sözünü bil pişir, ağzını der devşir.
Suçu gelin etmişler, kimse güvey girmemiş.
Su içene yılan bile dokunmaz.
Su testisi su yolunda kırılır.
Su uyur düşman uyumaz.
Sükut ikrardan gelir.
Sürüden ayrılanı kurt kapar.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz.
Taş düştüğü yerde ağırdır.
Tatlı dil yılanı delğinden çıkarır.
Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
Terazi var tartı var, herşeyin bir vakti var.
Terzi kendi söküğünü dikemez.
Tereciye tere satılmaz..
Terziye “göç” demişler ,“iğnem başımda” demiş.
Tırnağın varsa başını kaşı.
Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır.
Ucuz etin yahnisi yavan olur.
Ummadığın taş baş yarar.
Üzümünü ye bağını sorma.
Üzüm üzüme baka baka kararır.
Vakit nakittir.
Vakitsiz öten horozun başını keserler.
Varını veren utanmamış.
Yarası olan gocunur.
Yalancının evi yanmış kimse inanmamış.
Yalnız taş, duvar olmaz.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner.
Yarım elma, gönül alma.
Yaş kesen baş keser.
Yaş yetmiş iş bitmiş.
Yatan aslandan gezen tilki yeğdir.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.
Yemeyenin malını yerler.
Yerin kulağı var.
Yılanın başı küçükken ezilir.
Yılanın sevmediği ot deliğinin ağzında biter.
Yırtıcı  (alıcı ) kuşun ömrü az olur.
Yolcu yolunda gerek.
Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
Yuvayı yapan dişi kuştur.
Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur.
Zararın neresinden dönersen kardır.
Zenginin parası, fakirin çenesini yorar.
Zorla güzellik olmaz
Textual description of firstImageUrl

MURAT DALKILIÇ DAHA DERİNE ALBÜMÜ - MURAT DALKILIÇ DAHA DERİNE ALBÜM ŞARKILARI VE SÖZLERİ

MURAT DALKILIÇ DAHA DERİNE ALBÜMÜ...
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Sitemizin müzik bölümünde yeni çıkan albümleri ve şarkıları tanıtmaya devam ediyoruz. Bu yazımızda yeni albüm çıkaran Murat Dalkılıç Daha Derine albümü ve şarkılarını sizler için derledik. Başarılı sanatçı Murat Dalkılıç yaza yakışır bir albüm ile yine adından söz ettireceğe benziyor.

Yakışıklı sanatçı Murat Dalkılıç Daha Derine albümü ile müzik marketlerde yerini alırken albümün çıkış parçası olan ve albümün ilk video klibi Bu Nasıl Aşk şarkısına çekildi. Murat Dalkılıç'ın yeni klibi de tüm müzik kanallarında yayınlanmaya başladı. Murat Dalkılıç'ın Daha Derine adlı 2014 yeni albümünde toplamda 13 şarkı yer alıyor.
Albümdeki 6 şarkı Murat Dalkılıç'a aittir. Bu Nasıl Aşk şarkısının sözleri ise Oğuzhan Koç'a aittir. Murat Dalkılıç 2014 yeni albümünde Gülşen, Harun Tekin, İskender Paydaş, Ozan Çolakoğlu gibi başarılı isimlerle çalışmıştır.
Murat Dalkılıç yeni albüm şarkılarını ilk kez Miss Turkey 2014 güzellik yarışması finalinde söylemişti. Murat Dalkılıç yeni albümü Daha Derine isimli albüm şarkıları yazımızın devamındadır.

Murat Dalkılıç Daha Derine Albüm Şarkıları
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
01 - Murat Dalkılıç Derine
02 - Murat Dalkılıç Yani (Şarkı ve Sözleri İçin TIKLAYINIZ>>>)
03 - Murat Dalkılıç İki Yol
04 - Murat Dalkılıç Kördüğüm
05 - Murat Dalkılıç Bu Nasıl Aşk (Şarkı ve Sözleri İçin TIKLAYINIZ>>>)
06 - Murat Dalkılıç Haydut
07 - Murat Dalkılıç Aşka Doydum
08 - Murat Dalkılıç SMS (Şarkı ve Sözleri İçin TIKLAYINIZ>>>)
09 - Murat Dalkılıç Leyla (Şarkı ve Sözleri İçin TIKLAYINIZ>>>)
10 - Murat Dalkılıç Saltanat
11 - Murat Dalkılıç Zalim Efendi
12 - Murat Dalkılıç Kimim Ben 
13 - Murat Dalkılıç Uğur
14 - Murat Dalkılıç Bu Nasıl Aşk (Alaturka)
15 - Murat Dalkılıç Bu Nasıl Aşk (David Şaboy Version)


Murat Dalkılıç yeni albümü Daha Derine albümü şarkılarının tamamı ilerleyen günlerde eklenecek ve Murat Dalkılıç 2014 yeni albümünün tüm şarkılarının sözlerini buradan bulabilirsiniz.

murat dalkılıç yeni albümü, murat dalkılıç 2014 albüm şarkıları, murat dalkılıç yani şarkısı dinle, murat dalkılıç yeni albüm dinle, murat dalkılıç albüm şarkıları, murat dalkılıç yeni şarkısının ismi, murat dalkılıç yeni albümünün ismi, murat dalkılıç bu nasıl aşk şarkısı dinle, murat dalkılıç 2014 daha derine albümü indir, murat dalkılıç yeni albüm indir, murat dalkılıç yeni şarkısı mp3, murat dalkılıç bu nasıl aşk mp3,
Textual description of firstImageUrl

RUHUMUN AYNASI DİZİSİ OYUNCULARI KİMLER KONUSU NEDİR - RUHUMUN AYNASI DİZİSİ İZLE

RUHUMUN AYNASI DİZİSİ...
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Yaz dizilerinin bir biri ardına ekranlarda olmaya başlaması üzerine kanallar yaz için tüm kozlarını kullanmaya başladılar. Hemen hemen her kanalda yaz için bir dizi veya bir program başlayacak. Fox Tv de bu yaza yeni projelerle girecek kanallardan birisi oldu.
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Fox Tv Ruhumun Aynası adlı yepyeni bir diziyi ekranlara getirecek. Başarılı dizilere imza atan Fox tv Ruhumun Aynası adlı dizi ile de aynı başarıyı yakalayacağa benziyor. Ruhumun aynası dizisinde başrollerinde Tuba Ünsal, Filiz Ahmet, Engin Alkan ve Ayşen Guruda yer alıyor.
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Ruhumun Aynası dizisinde başarılı bir psikiyatristi canlandıracak olan Tuba Ünsal dizide Elçin karakterini canlandıracak ve Filiz Ahmet ise onun sekreteri Gülpare'yi canlandıracak Ruhumun www.songuncel.blogspot.com Aynası adlı dizi ile ilgili merak edilen tüm bilgileri yazımızın devamında bulabilirsiniz. Ruhumun Aynası dizisi oyuncuları kimler, ruhumun aynası dizisi konusu nedir, ruhumuzun aynası dizisi karakter isimleri nelerdir gibi soruların cevaplarını sizler için derledik.


Ruhumun Aynası Dizi Oyuncuları Kimler
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Ruhumun Aynası Elçin Aksoy - Tuba Ünsal
Ruhumun Aynası GülpareFiliz Ahmet
Ruhumun Aynası Bora - Barış Yalçın 
Ruhumun Aynası KemalÖzgürcan Çevik
Ruhumun Aynası Muhuttin - Engin Alkan 
Ruhumun Aynası Fikriye - Suzan Aksoy 
Ruhumun Aynası Çetin - Bora Akkaş
Ruhumun Aynası İnci - Aliye Uzunatağan
Ruhumun Aynası Erkan - Alpay Şayhan
Murat Akkoyunlu
Ayşen Gruda
Rıza Akın
Haktan Pak
Belit Özükan
Mihrace Yekenkülüğ
Funda Güray
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir

Ruhumun Aynası Dizi Konusu
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Ruhumun Aynası dizi konusu başarılı psikiyatrist olan Elçin (Tuba Ünsal), 35. doğum gününde başına gelen bir dizi olayla, tüm hayatına ‘sil baştan’ dediği bir noktaya geliyor. Uzun zamandır beraber www.songuncel.blogspot.com çalıştığı güçlü, dayanıklı, neşeli, doktorasını hayat okulunda vermiş sekreteri Gülpare’nin (Filiz Ahmet) yaşadığı mahallede yeni bir muayenehane açmaya karar vererek yeni hayatına ilk adımlarını atıyor. 
bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Ancak, Elçin ve mahalleli birbirine o kadar zıt ki, bu cesur karar, zor ama her adımıyla renkli bir maceraya dönüşüyor. Ve tabii işin içine aşk da karışınca, Elçin’in hayatında sürprizler bitmek bilmiyor.



ruhumun aynası dizisi, ruhumun aynası, ruhumun aynası dizisi oyuncularının isimleri, ruhumun aynası dizisi konusu nedir, ruhumun aynası konu, ruhumun aynası başrol oyuncuları kimler, www.songuncel.blogspot.com, ruhumun aynası ne zaman başlayacak, ruhumun aynası dizisi 1. bölüm fragmanı izle, ruhumun aynası karakter isimleri, ruhumun aynası dizisinde kim kimdir, ruhumun aynası dizisi gülpare, ruhumun aynası dizisi elçin, ruhumun aynası doktorun sekreteri gülpare, ruhumuzun aynası oyuncu kadrosu,bu yazı www.songuncel.blogspot.com'a aittir
Textual description of firstImageUrl

KPSS Son 8 Yılda Çıkmış Sorular Ve Cevapları

KPSS'ye nasıl hazırlanmalıyım? KPSS'de ne tür sorular çıkabilir? KPSS çıkmış sorular ve cevaplarını nereden bulabilirim. Tüm dönemler KPSS çıkmış sorular ve cevapları burada. KPSS sınavlarına hazırlanmanın en etkin yolu önceki dönem çıkmış soru ve cevaplarını çözmekten geçiyor.KPSS, Genel yetenek, genel kültür, eğitim bilimleri ve KPSS A grubu olmak üzere dörde ayrılmaktadır. KPSS'de geçmiş senelerde çıkmış sorular ve cevapları sizler için derledik.

İşte yıl yıl kpss çıkmış sorular ve cevapları:

2006 Kpss Lisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı
2006 Kpss OrtaÖğretim ve ÖnLisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2007 Kpss Lisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2008 Kpss Lisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı
2008 Kpss OrtaÖğretim ve ÖnLisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2009 Kpss A-Grubu ve Öğretmenlik Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2010 Kpss Lisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı
2010 Kpss OrtaÖğretim ve ÖnLisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı
2010 Kpss Eğitim Bilimleri Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2011 Kpss A-Grubu ve Öğretmenlik Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2012 Kpss Lisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı
2012 Kpss OrtaÖğretim ve ÖnLisans Düzeyi Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

2013 Kpss Öğretmenlik Alan Bilgisi (ÖABT) Soru Kitapçıkları ve Cevap Anahtarı

Cumartesi, Mayıs 31, 2014

Textual description of firstImageUrl

Salaten Tüncina duası, meali ve fazileti nedir?

Salaten Tüncina duası, meali ve fazileti nedir? Bu dua okunurken, bazı kimseler neden ellerini ters çeviriyor? Her farz namazdan sonra bu duayı okumak bid'at mıdır, sünnet midir?

Farz namazından sonra dua etmek sünnettir.

Nitekim, Ebu Davud, Nesaî ve Tirmizî’in rivayet ettiği bir hadiste peygamberimiz(a.s.m) şöyle buyurmuştur:
“Biriniz namazı kıldıktan sonra, Allah’a hamdu sena etsin, sonra Peygamber’e salavat getirsin, ondan sonra dilediği dualar yapsın” (bk. Neylu’l-Evtar, 2/577)
Saleten Tüncina Duası:
"Allâhumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidina Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel âfat. Ve takdî lenâ bihâ cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ ındeke a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'l-hayâti ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn. Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr."

Anlamı:
"Allahım! Efendimiz Muhammed'e (sav) ve onun ehli beytine salât eyle. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat hürmetine yerine getirsin, bizin bütün günahlardan bu salâvat hürmetine temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşünülebilecek bütün hayırlar konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merhametlisi bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız sanadır."
Bazı yerlerde, "Hasbunellahu ve ni'mel vekîl, ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasîr. Ğufraneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr." kısmının olmadığını da belirtelim. Ancak bu kısmın söylenmesi de çok faydalıdır.

Bu Salâvat-ı Şerifenin büyük önemi ve sevabı vardır. Sürekli bu salavata devam edenin, belalardan emin, gelecek musibetlere perde, arzularının kolay, rızkının da bereketli olacağı ümit edilir.
Dua esnasında eller (duanın seması sayılan) yukarıya açık olarak (ayrı) şekilde tutulur. İki elin avuç içi terazinin iki gözü gibi muvazeneli şekilde göğüs hizasında, semadan gelecek Rahmet-i İlâhiyye’ye açık bekler.
Ancak, bazı zamanlarda bu iki elin yanyana birleşip, bitişik şekilde tutulması da sünnete aykırı değildir. Resûl-i Ekrem (asm) Hazretleri her iki halde de dua yapmıştır. Lâkin çoğu defa ellerini ayrı şekilde tuttuğu anlaşılmaktadır.
Nitekim Şafiî mezhebinde duanın korku mânâsına gelen cümlelerinde ellerin içinin yere çevrilip aşağıya tutulduğu gibi. Hanefi’de ise avuç içinin aşağıya çevrilmesi sadece yağmur duasında meşru kılınmış, diğerlerine şâmil olmamıştır.
Şafilerin dua ederken musibetten sakınmak için ellerini aşağıya çevirmeleri bazı hadislere dayanmaktadır ki sünnettir. Bu hadislerden birisi şöyledir:
“Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü vesselam, Allah’tan bir şeyin olmasını istediği zaman ellerinin içini yukarıya çevirirdi. Ancak bir şeyden sakınacağı zaman ise ellerinin içini aşağıya çevirirdi.” (Bu konuyla ilgili hadisler için bk. Müsned, Ahmed b. Hanbel IV/56; Mecmau’z- Zevaid, X/168; Cemu’l-Fevaid, II/618; el-Fethu’l-Kebir, II/357)
Bu nedenle ellerini dua ederken aşağıya çevirenler, bu hadislere göre amel etmiştir. Hanefiler ise bu konuda Şafileri taklit etmiş oluyor.
Konuyla İlgili Bir Hatıra:
Bu konuda İbni Fakihani (Fecri Münir) isimli kitabında özetleyeceğim şu olayı nakleder:

Maneviyat büyüklerinden Ebu Musa, fırtınalı bir havada gemide imiş. Müthiş bir fırtına gemiyi batırmaya ramak kaldığı sırada Peygamber Efendimize iltica etmiş:

Ya Resulallah, gemimiz batacak, içindeki bunca masumlar suya gark olup ölecekler. Lütfen bize bir kurtuluş çaresi göster!..

O sırada kulağına şöyle bir hitap vaki olmuş: Ey Ebu Musa! Tüncina duasını okuyun! Yani, kurtaran duayı okuyun, kurtaran duayı...

Demiş ki: Ya Resulallah, bu Tüncina duası hangisidir, biz bilmiyoruz?

Efendimiz (sav) bugün namazlardan sonra okumakta olduğunuz (salaten Tüncina)'yı okumuş, bunu okuyun, diye tenbih buyurmuş.

Gemide ki yolcular hep birlikte bunu Ebu Musa'dan öğrenip okumuşlar, fırtına dinmiş, sağ salim karaya ayak basmışlar.

Bu duanın bu gibi özelliklerinden doalayıdır ki bizim de hudutlarımızda düşman tehlikesi belirince eli silah tutan askerlerimiz hudut boylarına gidip maddi silahıyla karşı koyarken, içerde seccadesi başındaki müminler de hep bu kurtaran duayı okumuşlardır.

Maddi silah yanında manevi silahla da düşmanı sınırlarımızdan kovmuşlardır.

Bu konuyu Ehli Sünnet mecmuasında yazan merhum Zapsu, bir teklifte bulunmuş ve demiştir ki: Harpte sınırlarımızda beliren düşman tehlikesini önlemek için camilerimizde diyanet tarafından okunması istenen (Salaten Tüncana)'yı artık bırakmalıyız. Zira tehlike geçmiştir. Yarın Allah korusun bir tehlike daha söz konusu olursa o zaman neyi okuyacağız.

Faslı Davut efendinin yazdığı (Delailül Hayrat)'ta da geçen bu salavatı şerife için Bediüzzaman Hz. (bir çok aktabların okumakta titizlik gösterdiği salavat) diye bahseder.

Bu salavatı şerife ilham ile yazılmıştır. Ne okuyana nede okumayana bir ısrar olmamalıdır. Okunursa sevabı var, okunmazsa günahı yoktur. Ben şahsen okurum, okunmasını da isabetli bulurum. İsmi üstünde kurtaran salavat.
Textual description of firstImageUrl

Kaza namazları ne zaman ve nasıl kılınır? Sünnetler de kaza edilir mi?

Kaza namazı nasıl kılınır. Önceden kılmadığım namazları şimdi nasıl kaza edebilirim. Mesela bugün vakit namazlarımı kıldım yatsı namazından sonra mı kaza namazını kılacam yoksa her vakit kaza namazı kılınırmı? Kılarken nasıl niyet edecem. Ezan ve Kaamet getirecekmiyim.

Farz bir namazı vaktinde kılmaya eda, vakti geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bir namazı tekrar kılmaya da iade denir.

Bir namaz ya bile bile kasden kılınmayıp kazaya bırakılır veya bir özürden dolayı kazaya kalır. Bir vakit namazı kasdî olarak kılmayıp kazaya bırakmak büyük bir günahtır. Böyle bir hareketten uzak durmalıdır. Bu çeşit bir hatanın işlenmesi durumunda bir an önce kaza edilmeli, borçtan kurtulmalıdır. Çünkü ölümün ne zaman gelip çatacağı belli olmaz. Ölüm gelip de hazırlıksız yakalarsa âhirete borçlu olarak gidilmiş olur.

Bu şekilde kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmekle borçtan kurtulunmuş olunsa da, işlenen günah için ayrıca tevbe istiğfar edip, Allah'tan af dikmek lâzımdır. Bunun için hem kaza, hem de tevbe edilmelidir.

Unutmak, uyku veya meşru bir mazeretten dolayı vaktinde kılınamayan namazlar da hatırlandığı veya meşru özür geçtikten sonra fazla vakit geçirmeden kaza edilmelidir.

Bazı özürler vardır ki, bu hallerde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmezler. Kadınların âdet ve lohusalık hali, beş vakit devam eden sar'a veya cinnet hali bu çeşit özürlerdendir. Zaten âdet gören ve lohusa olan kadının namaz kılması caiz olmayıp haramdır.

Vakti içinde kılınmayan beş vakit namazın kazası farz, vitir namazının kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir. Kazası sünnet olan, yalnız sabah namazının sünnetidir. Günün sabah namazı kazaya kalmış ise öğleye kadar kılınınca farzıyla birlikte sünneti de kaza edilir. Öğleden sonraya kalınca sünnet kılınmaz, sadece farz kaza edilir.

Zamanında kılınamayan bazı vakit sünnetleri de daha sonra kılınarak kaza edilir. Meselâ, cemaate yetişmek için öğle namazının ilk sünneti kılınamadığı takdirde, farzı kılıp iki rekât sünnetten sonra ayrıca kılınır. Cuma namazının ilk sünneti hutbeden önce kılınamadığı zaman, yine Cumanın iki rekât farzından sonra kaza edilerek kılınır, îki rekât kılınarak yarıda bırakılan öğlenin ve cumanın ilk sünnetleri aynen bu şekilde dört rekât olarak kaza edilir. Bu sünnetlerin dışındaki diğer vakit namazlarının sünnetleri kılınmadıkları zamanlar kaza edilmezler. Meselâ ikindi ve yatsı namazının sünnetleri farzdan önce kılınmadıkları zaman daha sonra kılınmazlar.

Kaza namazları, ne şekilde kazaya kalmış ise aynı şekilde kılınacaktır.

Sabah 2, öğle 4, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 ve vitir 3 rekat olarak kaza edilir.

Her namaz için belirli bir zaman veya mekan tayin edilmez. Yani ikindi namazının kazası ikindi vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. İstediğiniz zamanda kılınabilir. Kaza namazını kılarken ikindi namazının yatsıdan önce veya öğlenin sabahtan sonra kılınması gerekir gibi bir şartta yoktur.

Fakat kerahet dediğimiz zamanlarda kılınmamasına dikkat edilir. Bu vakitler de güneş doğduktan 45 dk sonraya, Güneş batmadan 45 dk. Önceye kadar ve Güneş tam tepede olduğu zaman (öğleye 30 dk. Kala) namaz kılınması hoş görülmemiştir. Bunların dışındaki bütün zamanlarda kaza namazı kılnabilir.

Kaza namazları nasıl kılınır?

Vaktinde kılamayıp kazaya kalan namazları altı vakti bulan veya daha çok olan bir kimse kaza namazları arasında bir sıra gözetmediği gibi, kaza namazları ile vakit namazları arasında da bir sıra takibi yapmaz. Namaz kılmanın mekruh olduğu üç kerahet vaktinin dışında istediği ve müsait olduğu her zaman kılabilir. Çünkü kaza namazları için belli bir vakit yoktur. Meselâ, vaktinde kılınamamış olan bir ikindi namazı yatsıdan sonra, bir yatsı namazı da öğleden sonra kılınabilir.

Kaza namazlarını kılarken vakti belirlemeye gerek yoktur. Bu çok zor olacağından kolay olanı yapmak daha uygundur. Bir kaza namazı şöyle niyet edilerek kılınır:

Meselâ: "Niyet ettim Allah rızası için, vaktine yetişip de kılamadığım ilk öğle namazını" yahut "son öğle namazını kılmaya." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur.

Daha kolay olması bakımından "Üzerimde olan bir öğle veya ikindi namazını kaza ediyorum" şeklinde niyet etmek de yeterlidir.

Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra ikamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan kâfi gelirken, her farz namazı için ayrı ayrı ikamet getirmek sünnettir.

Kazaya kalmış olan namazların kaç vakit olduğunu kesin olarak bilemeyen kimse, galip tahminine göre hareket eder. Sayı bakımından tam bir tahmin yapamıyorsa, üzerinde kaza namazı kalmadığı kanaatine varıncaya kadar kılar.

Aynı namazları kazaya kalmış olanlar bu namazı cemaatle kılabilirler. Fakat farklı farklı namazları kılmaya kalkanlar tek bir cemaat olamazlar; ayrı ayrı kılmaları gerekir.

Kaza namazlarını, mümkünse evde kılmayı tercih etmelidir. Şayet bu namazlar mazeretsiz olarak kazaya bırakılmışsa bir günah sayılacağından bunu teşhir etmek uygun olmaz.
Textual description of firstImageUrl

Gerdek gecesinde neler yapmamız gerekir? Dinimizin bu konu hakkındaki emirleri tavsiyeleri nelerdir?

Gerdek gecesi: Evlenmiş karı ve kocanın ilk defa bir araya geldikleri gece. Bu buluşmanın özelliği, kadın ve erkek için daha önce bilinmesi mümkün olmayan maddi ve manevi mahremiyetin ortadan kalkmasıdır. Çünkü o geceden önce, ayrı dünyalarda yaşayan iki insan, birbirlerine yaklaşarak, aynı hayatı paylaşma durumuna gelmişlerdir. Bunun da ötesinde, aile olarak belirli hak ve görevleri "fiilen yaşama" olayını başlatmışlardır.

Gerdek gecesini, sadece cinsi yönden iki farklı cinsin birbirlerini tanıması olarak görmemesi gerekir. Bu beraberlik aynı zamanda, manevi ve hissi bir bütünleşmeninde başlangıcı olmaktadır. Olgunluk seviyesine gelen iki gencin, ondan sonraki hayatları belirli bir ölçü ve plan dahilinde sürecektir. Bu bakımdan gerdek gecesi; son derece ciddi ve ağır sorumluluklarla dolu bir hayatın başlangıç anıdır. Tek kelime ile bir planlama kararının verileceği zamandır. Bir çift paylaşacakları hayatta birbirleri için düşündüklerini açıkça anlatacak ve karşılıklı olarak yekdiğerinden beklediği tavır ve davranıştan konuşacaklardır.

Gerdek, İslami bir olaydır. Çünkü gerdek olayında gözümüze çarpan olağanüstü durum, kadın ve erkeğin meşru ölçüler içersinde bir araya gelmesi ve evlilik gibi büyük bir hadisenin düşünülüp, tartışılarak gerçekleştirilmesidir.

Gerdek olayında, birbirlerini uzaktan tanıyan çiftin yakın bir temas ile ve ciddi bir ortamda karşısındakini ölçülü bir şekilde değerlendirmesi söz konusudur. Çünkü evlilik ile yeni bir hayata başlangıçta, karşıdaki insan bütün özellikleri ile tanınmak durumundadır. İslami mahremiyetin olmadığı durumlarda ve günümüz gibi kadın-erkeğin birbiriyle ölçüsüz ve gayri ciddi bir araya gelmesi hali, gerdek olayına gerek duyurmamaktadır. Çünkü olayda ne bir mahremiyet, ne de geleceğe dönük ciddi bir hesap bulunmaktadır. Taraflar; ya kendilerini bekleyecek akıbetlerden habersizdirler veya bir araya gelişlerinde sadece "cinsel tatmin" ağır basmaktadır.

Dolayısıyla bazen bu tür gayrimeşru ilişkilerde "evlilik" gibi bir müesseseye bile ihtiyaç duymayan insanlar görülmektedir. Tabi ki bu tür ilişkilerin sonu, büyük acılar ve felaketlerle bitmektedir.

İslam'daki evlilik, cinsi duyguların dini bir program çerçevesinde ve beşeri aşkın en temiz özellikleri ile biçim kazanmasıdır. Elbette ki bu temiz ve saf beraberlik, gerdek gecesi gibi başkalarının malumu olmayan ruhi ve bedeni birlikteliğe ihtiyaç duyacaktır.

Lüzumlu (ilk) Evlilik Bilgileri:

İlişki konusunda çok kimse bilgisizlikten bunalımlara düşmektedir. Bunun için önce cimanın ne olduğunu iyi bilmek gerekir. İyi bilinmez ve yanlış yapılırsa, huzursuzluk zamanla artarak ailenin yıkılmasına sebep olur. Bunun için bu mahrem bilgileri doğru öğrenip tatbik etmek gerekir.

Nikahtan sonra, zifaf (gerdek) gecesi, evlilik hayatının en mühim bir dönemidir. Eşler mümkün mertebe temizliğe riayet etmelidir. Temiz ve güzel kıyafet, ilk gecede etkili olur. Zifaf odası tenha, emniyetli bir yerde olmalıdır. Damadın, evlilik tecrübesi olan, güvenilir bir sağdıçın tavsiyelerinden istifade etmesinde mahzur yoktur. Fakat, sağdıç olmasa da olur.

İlk Gecede Eşlerin Dikkat Etmeleri Gereken Hususlar

Her şeyden önce, eşler birbirine çok samimi, nazik ve yumuşak davranmalı, sevgi ve şefkatle yakınlaşmalıdır. Erkek, eşini gerdeğe psikolojik yönden iyice hazırlamalıdır. Ona cesaret vermeli; endişelerinin yersiz olduğunu, rahat bir atmosferde onu da konuşturarak izah etmelidir. Eşini incitecek küçük davranış, hatta imadan sakınmalıdır. Eşinin, özellikle bu gecede sevgi ve şefkat görmeye, iltifat işitmeye çok ihtiyacı olduğu bilinmelidir.

Erkek aceleci ve kaba olmamalıdır. "Artık evlendik, ona istediğim gibi sahip olurum." gibi bir düşünce son derece yanlıştır. Cima, aşk oyunları sırasında meydana gelen bir olaydır. Temasa her iki tarafın da aktif şekilde katılması gerekir. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) de bu hususa dikkat çekerek, erkeğin, eşinin haklarına da riayet etmesini istemiştir. Cinsi tatmin, kadının da hakkıdır.

Genç kız da eşinin heyecan ve sevgisini paylaşmalı, kendisini ona tabii ve fıtri bir şekilde, isteyerek teslim etmelidir. Cimanın bir yaratılış vazifesi olduğunu düşünmeli, mana ve hikmetlerini hatırlamalı, sevgisine ve yaratılış özelliklerine güvenip, yersiz korku ve endişelerden sıyrılmalıdır.

Düğünün stresli ve gergin ortamından sonra eşler, uykusuz, yorgun düşebilir. Bu bakımdan cimaya çoğu zaman hazır olmazlar. Bu durumda, ilk cimanın günü tehir edilebilir. Bunun hiç mahzuru yoktur; aksine çok faydası olabilir.

İlk gece, eşler için en meraklı heyecanların yaşandığı andır. Yıllar yılı beklenen, hasretle gözetlenen, genç kız ve delikanlının rüyalarını süsleyen, sevinçli, tatlı ve heyecanlı bir zaman. Daha önce gayrimeşru hayat yaşayan bu duygudan mahrum kalır.

Damat, tebessüm ve nezaketle içeriye girmeli, geline selam vermeli ve onu tebrik etmelidir. Moral verici sözlerle gelinin gönlü alınmalı, heyecanını yatıştırmaya çalışmalıdır. Gelin de ona güler yüzle karşılık vermeli, lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik göstermemelidir.

Bu gece, iki rekat nafile namaz kılıp dua edilir. Bugünlere kavuşmanın şükrü ve gelecek günlerin saadeti için, Allah Teâlâ'ya dua edilir. Bu arada, oturup, bir müddet sohbet etmelidir. Böylece, fazla heyecan atılmaya çalışılır.

Her kız, bu ilk gecede, az-çok ürkeklik ve çekingenlik gösterir, utanır, sıkılır. İlk defa bir erkekle baş başa buluşmanın, ona açılmanın utancını hisseder. Bu hali, gayet tabiidir, hoş karşılanmalıdır.

Erkek kızı hiç sıkmadan ve zorlamadan, samimi bir yakınlık göstermeli, ürkekliğini gidermeye çalışmalıdır. Kız konuşmaktan, ona açılmaktan çekinse bile, erkek samimi sohbet ve yakınlığı sabırla sürdürmeli, onun gönlüne yavaş yavaş girmelidir. Kızın sessizce dinlemesi ve arasıra hafif karşılık vermesi de kâfidir.

Damat, güler yüzle yaklaşmalı, gönül alıcı sözler söylemeli, iltifat etmeli, eşini kutlamalıdır. Bu tavır genç kızın heyecanının teskininde çok faydalı olur. Bütün mesele, öpüp okşayarak kızı cimaya hazır vaziyete getirmektir! İlk gecenin değişmez bir ölçü olmadığı unutulmamalıdır. İlk gece yalnızca bir başlangıçtır. İlk deneme başarısız olabilir, bu normal kabul edilmelidir.

İnancı gereği kadından uzak kalan erkek, çoğu zaman kadını yakından gördüğünde veya dokunmasıyla hemen boşalabilir. Ümitsizliğe kapılmayıp, yarım saat kadar sonra ön hazırlıktan sonra, tekrar harekete geçilir. İkinci halde ilk heyecan geçip hemen boşalma olmayacağı için ön hazırlık daha rahat şekilde yapılabilir. Bu durum çok önemlidir. Bu durumu bilip kendilerini buna göre ayarlayan eşler rahat eder. Olduydu olmadıydı endişesine kapılmaz. Çünkü bu normal bir olaydır. Birkaç saat dinlenilebilir veya ertesi güne tehir edilebilir. Böyle bir durumda genç kız da durumu kabul etmeli, anlayışla karşılamalıdır.

Temas başarıyla sonuçlanınca, erkek mutluluk hislerini eşiyle paylaşmalı, ona teşekkürlerini sunmalı ve bütün bir hayat boyunca saadetlerinin devamı için dua etmelidir.

Zifaf gecesinde kızda ürkeklik ve çekingenlik görüldüğü zaman, erkek, ilk karşılaşmanın normal bir neticesi olan bu hali hoş karşılamalı, lüzumsuz telaş ve sabırsızlık göstermemelidir. İlk geceki kabalıktan doğacak ürkeklik, incinme ve tatsızlık, daha sonra uzun müddet silinmeyen etkisini gösterir. Bunun gibi, o gecenin sabır ve nezaketinin mükafatı da sonradan görülür.

İlk olarak bir erkekle buluşmak, yıllarca barındığı ailesinden ayrılıp, yeni bir aile hayatına girmek, bir kız için elbette çok mühim bir olaydır. O anda, erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı vardır. Bir kadın, kendisiyle buluştuğu ilk erkeği asla unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf gecesinde tatlı heyecanlar yaşamışsa, sevgi, sabır, nezaket ve geniş bir anlayışla karşılaşmışsa, o erkeğe ömür boyu minnettar kalır. Bu ilk olay, kadın için unutulmaz bir hatıradır. Hatta o adam o kadını sonradan terk etse, hayal kırıklığına uğratsa bile, kalbindeki o esrarlı hatıra daima yaşar.

Gerdek gecesi, erkeklik gösterisi sanılan, "kedinin bacağını ayırmak" gibi kabalık uygun değildir. Bilhassa bu gece, erkek de çok nazik olmalıdır!

"Bir kadın, on senedir kocasıyla garip bir şekilde yaşıyor. Ancak ayda bir defa temasta bulunuyor ve bu temas esnasında da kadın tamamen soğuk davranıyor. Gerdek gecesi, kocası bu kadının kalbini kırmış. (Ne zayıfmışsın, hem de çirkinmişsin) demiş. Kadın bunu unutamamış."
Kadını yaralayacak, zayıfsın, şişmansın, uzunsun, kısasın, yaşlısın, cahilsin, pasifsin gibi sözlerden uzak durmalıdır!

Ön Hazırlık: Gerdek gecesinde diğer önemli husus da, ön hazırlığın gelini ürkütecek ve gönlünü soğutacak bir vaziyette olmamasıdır. Bunun için bir de, soyunma sırasında dikkatli olmak gerekir. Bir kere damadın, gelini kendi eliyle soymaya kalkması doğru değildir. Gelin ve damat, kendi kendine soyunmalıdır. Çırılçıplak soyunmak da uygun değildir. Ekseriya gelin, erkeğin karşısında ilk defa çıplak olarak görünmekten ve erkeği çıplak olarak görmekten dehşet ve sıkıntıya düşebilir.

Soyunma sırasında, utanma duygularının korunması için, bu işin de perdelenmesi gerekir. Bunun için ya lamba söndürülmeli veya az ışıklı gece lambası bulundurulmalıdır. Çıplak vücutla ortada görünmenin vereceği sıkıntıyı hesaba katmalıdır. Bu durum edebe de aykırıdır.

Bazı erkekler, zifaf gecesinde hem kendi vücutlarını teşhir eder, hem de kadını tamamen soyarak, kaba ve hoyratça davranışlarıyla, gelini sıkıntı içinde bırakırlar. Bu çok yanlıştır.

Soyunma olayında, ayakta büsbütün soyunmaya kalkışmamalı, yalnız üstteki kaba elbiseler çıkartılmalıdır. İç çamaşırlar, yorgan altına girdikten sonra çıkarılmalıdır.

İlk Temas: Zifaf gecesinde aşk oyunu önemlidir. Aşk oyunu nazikâne, erkeğin gelini heyecana getirme tekniği mükemmel olduğu zaman, kadın ne kadar utangaç olursa olsun, yavaş yavaş eşine itimadı çoğalmaya ve rahatlamaya başlar. Ondan sonra teslimiyet duygusu artar, çekingenlik yerine arzu doğmaya başlar. Birçok gelini inciten ve ürküten şey, eşlerinin bu gece kaba ve anlayışsız davranmalarıdır. Henüz mahcubiyet içinde bulunan bir gelini, evlilik hayatına yavaş yavaş alıştırmalıdır. Damat, gelinde arzu uyandırma yollarını aramalı, utangaçlık hislerinden kurtulmasına yardımcı olmalıdır. Normal bir kadın, belki kocasının arzusunu tahrik etmek için önce çekingen davranır. Aslında o, fethedilmekten hoşlanır. Fakat mukavemetin kaba bir şekilde kırılma teşebbüsünü asla hoş görmez. Bunun için güvey, nezaket, sabır ve incelik hususlarını asla gözden uzak tutmamalıdır. Gelin de, hayatının belki en heyecanlı anlarını yaşayan eşinin başarısını baltalayacak davranışlardan, mümkün olduğu kadar kaçınmalıdır.

Bekâretin izalesi: Normal vasıfları taşıyan kız ve erkek için, bunun bir zorluğu olmaz. Yapılacak iş; aşk oyunlarıyla temas ortamı hazırlanır, gelin o safhaya geldikten sonra, yani ilişkiyi kolaylaştırıcı kaygan sıvı gelince, üstten aşağı hafif kuvvette bir tazyikle zifaf ilişkisi tamamlanır. Böyle kaygan sıvı gelmese de, bu iş rahatça gerçekleşir. Cinsiyet organlarına bir miktar vazelin sürmek bu işi kolaylaştırır.

Tahriş, acıma gibi hallerde, sonraki temaslar için bir-iki gün ara vermek iyi olur. Ama bu da şart değildir. Karşılıklı istek varsa, ertesi gün veya birkaç saat sonra temas yapılabilir. Aşırı istek acıyı hissettirmez. Zarın yırtılmasıyla gelen kan durmazsa telaşa mahal yoktur. Genç kız sırt üstü vaziyette dizlerini kaldırıp bacaklarını kasarak bitiştirirse, kanama çoğu zaman kendiliğinden durur. Nadiren de olsa durmayıp aktığı da görülür.

Gerçekten de cinsi temasa her iki tarafın da ruhen ve bedenen çok iyi hazırlanmış olmaları, erkeğin eşini başarılı bir şekilde uyarması ve her ikisinin de cinsi heyecan bakımından tatminkâr bir seviyeye çıkmaları halinde neredeyse hiç acı duyulmaz. Aşırı heyecan, aşırı zevk ağrı hissini ortadan kaldırır. Savaşta ve kavgada yaralanma, neden sonra kan görülmesi ile anlaşılır. Bu arada, eşlerin birbirine yardımcı olması, bilhassa erkeğin çok sabırlı, anlayışlı ve şefkatli olması gerekir.

Zifaf gecesinde acı duymak korkusu, yabancı bir erkekle en mahrem buluşmanın verdiği utanma hissi ve kızlıktan kadınlığa geçiş gibi, çok mühim bir dönüm noktasında bulunuşu dolayısıyla, kadının göstereceği çekingenliği anlayışla karşılamalıdır.

Onu samimiyetle kendisine alıştırdıktan ve ürkeklik hislerini teskin ettikten sonra, nazik ve yumuşak bir surette birleşmelerini temin etmek, erkeğin vazifesidir. Netice olarak; zifaf gecesinin ilk teması ve sonrasında, dikkatli, sabırlı ve ihtiyatlı olmalıdır. Bu hususlara dikkat edilmezse, cinsi temastan kadın, zevk yerine acı ve ızdırap duyabilir. İlk zifaf ilişkisinde, arzulanan cinsi zevkin bulunamaması olağandır.

Zifaf Engelleri:

Zifaf gecesi, ciddi bir engelle karşılaşıldığı zaman, ilişkinin daha sonraki gecelere tehir edilmesi gerekir. Mesela kızın hayz hali devam ediyorsa, beklemeyi tercih zarureti vardır. Esasen gerdek gecesinin, kızın hayzdan temizlendiği zamana getirilmesi gerekir. Zifaf ilişkisinin de, illâ ilk gecede tamamlanmış olması gerekmez. Sabır ve anlayışla hareket edilirse, sonraki gecelerde güçlük ve engeller ortadan kalkar.

Bazı erkekler, bu gece kapıldıkları aşırı heyecan sebebiyle, geçici iktidarsızlığa düşebilirler. Gerdek gecesi böyle bir olayla karşılaşılırsa, teşebbüsü birkaç saat geciktirmek veya sonraki gecelere bırakmak gerekir. Çünkü bu durum geçici bir başarısızlıktır; bir müddet sonra heyecan ve engellerin çözülmesiyle geçer. Duruma göre birkaç saat veya birkaç gece sürebilir.

Zifaf Engellerinin Başlıcaları Şunlardır:

- Kızın Aşırı Ürkekliği:

Bu durum, birçok kızların öteden beri sahip olduğu zifafın çok sıkıntılı geçeceği gibi bazı yanlış kanâatten dolayı olabileceği gibi, o gece erkeğin kaba bir "erkeklik" gösterisiyle, sabırsız, nezaketsiz ve hoyrat davranışlarından da ileri gelebilir.

- Erkeğin Endişesi:

Bazı erkeklerin, zifafta başarısız kalma endişesinin içlerinde yer etmesi, bu duygular içinde telaş ve heyecan göstermesi; ayrıca temas esnasında "erken boşalma" haliyle karşılaşmaları, geçici bir başarısızlık sebebi olabilir.

- Çeşitli Etkiler:

Birçok yerlerde görülen zifaf neticesini bekleme âdetlerinin, erkek üzerindeki psikolojik baskısı, zifaf mekanının elverişsiz, gürültülü ve görüntülü bir yerde oluşu, o anda kadında beklenmedik tatsız bir halin görülmesi, o kadına karşı duyulan sevgi, şefkat ve hürmet duygularının aşırı dereceye varması, geçici iktidarsızlık sebeplerine dahildir.

İşte bu gibi hallerle gerdekte cinsi başarısızlığa uğrayan, bunun geçici olduğunu idrak edip, ilişkisini daha sonraki gecelere ertelemelidir.

Normal İlişkiler:

İlişkilerde, başlangıç safhasının iyi hazırlanması gerekir. Bunu terk etmek erkek için kabalık, kadın için eziyettir. Bunun için beş duyudan gerektiği kadar faydalanmalıdır.

- Görme ve Duyma:

İlişki öncesinde gözler malum hisleri kamçılayıcı meşru şeyler görmeli, duygulara kötü tesir edecek görüntülere takılmamalıdır. Mesela bu vakit gece ise, o andaki mekanın fazla ışıklı olmaması, ışığın söndürülmüş veya -gece lambası gibi- azaltılmış olması uygun olur. En önemlisi, kadında veya erkekte ister giyinik ister çıplak, gözleri rahatsız edecek, az-çok bir soğukluk yapacak görüntülere yer vermemeli, görme hissini okşayıcı bir kıyafetle görünmelidir. Kadının -dışarıya değil- kendi erkeğine karşı süslenmesi gerekir. İlişki öncesinde can sıkıcı sözler duyulmamış olmalı, münakaşaya veya üzücü laflara yer verilmemelidir. O anda gönül alıcı fısıldaşmalar, baş başa tatlı bir sohbet, sevgi dolu birkaç söz faydalıdır.

- Koklama ve Tatma:

İlişki başlangıcında -misk ve lavanta gibi- güzel kokular, zevk alan erkekler için genelde etkileyicidir. Bu inceliği bilen kadın, o anda güzel kokularla kokulanmayı da ihmâl etmez. Bedenin temizliği ve çirkin kokudan arınmış olması da kâfidir. Çünkü eşlerin temiz vücutlarından birbirine verdiği fıtri ve tabii koku, başlıbaşına tesirli bir güce sahiptir. En çok rahatsız edici kokular, ağız kokusu ile ağır ter kokusudur. Öyleyse, vücutta fazla ter toplayan koltukaltı ve kasık bölgeleri, haftada bir tıraş edilmeli ve yıkanmalıdır. Dişler sık sık fırçalanmalı ve daha iyisi misvaklanmalıdır. Ağızda soğan sarmısak veya sigara kokusu rahatsız edici olduğundan, böyle pis kokulu bir havada ilişkiye girmekten sakınmalıdır.

- Dokunma ve Okşama:

İlişkiye hazırlanmada "aşk oyunları" denilen en tesirli oyunlar, vücudun muhtelif yerlerine tatbik edilen dokunma ve okşama işidir. Bunun için önce yeteri kadar soyunmuş olmalıdır. Üst vücutta bir iç elbisesinden başkasını bırakmamak, hatta vaziyete göre, yatak içinde soyunmuş olmak, ilişki zevkinin ziyadesiyle yaşanmasını sağlar. Diğer hususlarda olduğu gibi, dokunma ve okşama vazifesi, kadından çok erkeğe düşer.

Son zamanlarda, sapık kimseler arasından yaygınlaşan oral seks denilen, erkeklik uzvunu kadının ağzına alması dini açıdan çok çirkindir. Ayrıca erkeğin kadının organını öpmesi yalaması da çirkin bir harekettir.

- İlişki Safhası:

Eşlerin ihtiyacına göre uzunca veya kısaca icra edilen başlangıç oyunlarından sonra, şehvet hislerinin iyice uyanmasıyla, kadının mahrem bölgesinde birleşmeyi kolaylaştırıcı mezi denilen sıvı çıkar. Kadın o anda cinsi his bakımından zayıf olur veya yeterince tahrik edilmemiş bulunursa, böyle bir sıvı görülmez.

Eşler, arzu ettikleri temas şeklini tercih ederler.

Temas safhasında en mühim mesele, erkeğin acele etmemesidir. Sabırla idare etmesini bilmek, erkeğe düşen önemli bir vazifedir. Eğer erkek, kadının halini düşünmeden sadece kendi zevki için davranırsa, bir-iki dakika içinde zevkin sonuna geliverir. Bu durum ise, henüz uyanmış olan kadını yarı yolda terk edip, sıkıntı içinde bırakır.

O halde erkek, zaman zaman duraklamalar ve ihtiyatlı tavırlarıyla, sondaki "orgazm" durumuna gelmeyi geciktirmeli, bu noktada kadınla beraberliği sağlamaya çalışmalıdır. Zevkin heyecanlı zirvesi olan orgazm seviyesine varıncaya kadar devam eden temas hali de, sakin ve ferah bir zevk halinde sürüp gider.

İlişki Âdâbı:

Her şehvetin neticesi, kalbi kararttığı ve bunalttığı halde, meşru olarak yapılan cima (ilişki), kalbde ferahlık, ruh ve bedende sükunet ve rahatlık temin eder. Cimadan asıl maksat, nesil üretme gayesidir ve bundaki zevk de, böyle bir maksada binaen lütfu İlâhi olarak verilmiştir. Âdâbına riayet ederek cimada bulunan eşler, bununla ibadet sevabı da kazanır. Nikahlı olarak yapılan ilişkiye "cima" denir; nikahsız olana "zina" denir.

Kadının meşru mazeretsiz olarak ilişkiyi kabul etmemesi büyük günahtır. İnzal anında meniyi "azl" etmek, yani dışarı vermek, kadının rızasıyla olursa mübah, ondan izinsiz yapılırsa mekruhtur. İhtiyaç olduğunda, kadın hayz halinde iken de diz ile göbek arası dışındaki yerlerinden istifade ederek boşalmak caizdir. Bir kavle göre de, istifade için yalnız edep yeri hariçtir.

Kendini haramdan korumayı, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken şeytandan Allah Teâlâ'ya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demelidir. Bu durumda hamile kalırsa, şeytan ona zarar vermez. (Tecrid-i Sarih Tercümesi, XI, 303; Mansur Ali Nasıf et-Tâc, II, 3082; Gazâli, İhya', Kahire 1967, II, 63-65)

Resulullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:
"Cima da Besmele söyle. Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevap yazılır." (Örnek olarak bk. Buhârî, Bed'ul-halk 11; Müslim, Nikâh18)
Hanımda şehvet, istek belirinceye kadar onunla oynaşmalı. Bunda bedenin rahatlığı ve doğacak çocuğun kusursuz olması faydaları vardır. Acele etmemelidir. Hadis-i şerifte şöyle buyuruldu:
"Erkek hanımı ile cima ederken, horoz gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya kadar, karnı üzerinde kalsın. Kadın rahatlamadan, sen rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer." (bk. Suyutî, el Camiu's-sağîr (Fethu'I-Kadîr ile) VI/323)
Hayz halinde olan kadın, kocasının rağbetini azaltmak için, eski elbiseler giymeli.
Hanıma arkadan yani dübüründün ilişkiye girmek büyük günahtır. Hadis-i şerifte "
"Hanımına, dübürden/dışkı yerinden cinsel ilişkide bulunan kimse melundur." (Tirmizî, Tahâre 102; İbn Mâce, Nikah 29; Dârimî, vudû' 114) buyuruldu.
Cimadan sonra bir parça uyumalıdır.