Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Ocak 22, 2014

Textual description of firstImageUrl

KULAK ÇINLAMASI NEDİR NEDEN OLUR - KULAK ÇINLAMASININ ZARARI VARMIDIR?

kulak çınlaması nedir, kulak çınlaması neden olur, kulak çınlamasının nedenleri nelerdir, kulak neden çınlar, kulak çınlaması zararları nelerdir, kulak çınlaması ne sıklıkla olur, kulak çınlaması ne demektir, kulak çınlamasının tıptaki adı, kulak çınlaması kimlerde olur, kulak çınlaması normalmidir, kulak nasıl çınlar, kulak çınlayınca kulakta ne oluyor, kulak çınlayınca kulakta ne oluyor,


Halk arasında hastalıkların tanı ve söyleyişleri her zaman tıptakinden farklıdır. Her hastalığın ve olayın tıpta bir anlamı ve tanısı vardır. Bunlardan birisi olan ve bizim kulak çınlaması olarak tabir ettiğimiz olaya, tıpta tinnitus denmektedir.
Kulak çınlaması yani tinnutus şikayeti olan birisi, yani hepimiz bu olayı biri beni andı diyerek yorumlarız ve gerçek nedenini bilmeyiz. Aslına bakarsanız öğrenmek gereği de duymamışızdır. Yani araştırmak ve kulak çınlaması neden niye olur gibi bir araştırma yapmıyoruz.
Her kulak çınlamasında beni andılar dediğimiz olay aslında hastalık belirtisi de olabiliyormuş. Sizlere bu yazımızda kulak çınlamasının nedenlerini ve kulak çınlaması neden niye olur gibi soruları soranlar için açıklamaya çalışacağız.


Kulak Çınlaması Nedir, Neden Olur?

Kulaklarda çınlama ya da uğultu, aralıklı ya da sürekli olabilir, şiddeti değişebilir. Genellikle arka plandaki gürültü ve sesler düşükse kulak çınlaması artar. Gece sessiz bir odada uyumaya çalışırken daha çok farkına varılır ve rahatsız eder. Kulakta işitilen ses nadiren kalp atımıyla senkronize olabilir. Milyonlarca kişinin ortak şikayeti olan kulak çınlaması, şiddetli olduğunda konsantrasyonu ve uykuyu bozabilir, iş ve kişisel ilişkilerle etkileşerek psikolojik strese neden olabilir.

Yüksek seslere uzun süre maruz kalınması kulak çınlamasının en sık nedenidir. Kulak çınlaması olan kişilerin yüzde 90 kadarında değişik düzeylerde işitme kaybı vardır. Yüksek ses iç kulakta spiral biçiminde bir organ olan salyagozun sese duyarlı hücrelerinde kalıcı hasara neden olur. Marangozlar, pilotlar, rock müzisyenleri, yol tamiri işçileri, zincirli testere, tüfek kullananlar riskli meslek gruplarıdır. Sürekli yüksek volümlü müzik dinleyenler de risk altındadır. Çok yüksek volümlü seslere bir kez maruz kalınması bile kulak çınlamasına neden olabilir.

Kulak çınlaması bazı kişilerde alkol, sigara, kafeinli içecekler veya belirli gıdalarla artabilir. Henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerden ötürü stres ve yorgunluk kulak çınlamasını kötüleştirebilir. Bazı durumlarda altta yatan neden tedavi edilse bile kulak çınlamasının devam ettiği görülebilir.



ÇINLAMAYI HAFİFLETMEK İÇİN

Aşağıdakiler kulak çınlamasının azaltılmasına yardımcı olabilir.
-Alkol veya kafeinli içeceklerden uzak durun veya azaltın.
-Sigarayı bırakın. Nikotin iç kulaktaki yapılara kan akımını azaltarak kulak çınlamasını kötüleştirir.
-Doktorunuza danışarak kullandığınız ilaçların kulak çınlamasına neden olup olmayacağını öğrenin.
-Düzenli egzersiz yapın. Egzersiz kulaktaki yapıların kan akımını artırır. Ancak boynunuzu aşırı gerilmiş durumda bırakan bisiklet ve at binme gibi sporlardan kaçının.
-Aşırı gürültüye ve yüksek volümlü müziğe maruz kalmaktan kaçının. Çok gürültülü ortamlarda bulunmanız gerekiyorsa kulak tıkacı kullanın.
-Dikkatinizi başka noktalara yönelterek kulak çınlamasına yoğunlaşmayın.
-Gevşeme tekniklerini öğrenip uygulayın. Stres ve yorgunluk kulak çınlamasını artırır.
-Sessiz odalar kulak çınlamasını daha dikkat çekici yapar. Oysa arka planda ses olursa kulak çınlaması daha hafif hissedilir. Sessiz bir odada dinlenirken ya da çalışırken müzik çalın. Örneğin vantilatör, nemlendirici gibi ‘beyaz ses’ yayan bir makine ya da okyanus dalgaları gibi sesler çıkaran bir ses cihazı çalıştırın.


MUTLAKA DOKTORA GİDİLMELİ 

Her kulak çınlaması doktora danışılması gereken bir durumdur, altta yatan bir neden olup olmadığını araştırmakta yarar vardır. Aşağıdaki hallerde ise hemen doktora görünmek gerekir.
-Yüzün ya da vücudun bir tarafında koordinasyon bozukluğu veya güçsüzlük gibi belirtilerle birlikte olan kulak çınlaması.
-Anlamlı işitme kaybı, baş dönmesi, denge kaybı, bulantı veya kusma gibi belirtiler ile birlikte olan kulak çınlaması.
-Bir travmadan sonra oluşan veya ağırlaşan kulak çınlaması veya işitme kaybı.
-Yüksek sese maruz kaldıktan sonra devam eden kulak çınlaması veya işitme kaybı.
-Mevcut kulak çınlamasının şiddetlenmesi veya sıklaşması.


HASTALIK BELİRTİSİ OLABİLİR 

Bazı durumlar ve hastalıklar kulak çınlamasına yol açar:
* Kulak kirine bağlı tıkanıklıklar, kulak enfeksiyonu veya nadiren işitme sinirindeki bir tümör çınlama yapabilir.
* Kulak çınlaması 200’den fazla reçeteli ve reçetesiz ilacın potansiyel yan etkisidir.
* Doğal yaşlanma süreci iç kulaktaki salyangozun ve kulağın diğer parçalarının bozulmasıyla sonuçlanabilir.
* İç kulağı etkileyen Meniere hastalığı da bir etkendir.
* Orta kulaktaki kemiklerin sertleşmesiyle sonuçlanan bir hastalık olan otoskleroz çınlama yapar.
* Yüksek kan basıncı, kalp damar tıkanıklıkları, anemi, alerjiler ve troid bezinin az çalışması gibi çeşitli hastalıklar bu şikayete neden olur.
* Çene eklemi sendromu gibi çene ve boyun problemleri de nedenlerden biridir.
Kaynak: www.pudra.com

.
Textual description of firstImageUrl

HERGÜN SAÇ YIKAMAK ZARARLIMI? - SIK SIK SAÇ YIKAMANIN ZARARI VARMI?

hergün saç yıkamak sağlıklımı, her gün saç yıkamanın zararı varmıdır, her gün saç yıkamak iyimidir, her gün saç yıkanırmı, sık sık saç yıkmak zararlımıdır, sık sık saç yıkamanın zararı varmı saçlarımı hergün yıkıyorum zararı varmıdır, her gün saç yıkamak saçları dökermi, sık sık saç yıkamak saçları mı döküyor, saç dökülmesine her gün saç yıkamak iyi gelirmi,


Hemen hemen hepimiz sabahları duş almadan güne başlamayız. Sabahları duş almanın verdiği zindelik ve enerjinin yanı sıra zararlı olan konuya gelirsek saçlarımızı tam kurutmadan dışarı çıktığımızda hasta olmamıza bile neden olabiliyor.

Kimilerimiz ise saçlarımızın çok yağlı olmasından şikayet ederek her gün saçlarımızı yıkamayı tercih ederiz. Sık sık saç yıkamanın saç dökülmesini bile önlediği yönünde zaman zaman haberler çıkmıştır. Peki sık sık saç yıkamak zararlı mıdır, hergün saç yıkamak sağlıklımıdır, bu soruların cevaplarını yazımızın devamında bulabilirsiniz.



Hergün Saç Yıkamak Sağlıklı mıdır? 

Saçları her gün yıkamak derideki koruyucu bakterilerin ölmesine neden olmakta, dolayısıyla dökülme ve kepeklenmeye yol açacaktır.

Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşin Köktürk'ün yaptığı açıklamalar bizi bu konuda bilgilendirmektedir. Köktürk'e göre saçlı derinin kendine özgü koruyucu bir florası olduğu ve özenle saç bakımının yapılması gerektiğini söylemekte.

Her gün saç yıkamak zararlı mı Köktürk'e göre ''çok yağlı'' diye her gün saç yıkamak hakkında ''Bu davranış doğru değil, sık yıkamakla yağlı saçlardan kullanılmaz. Sık yıkamak saçlı derinin koruyucu florasını bozar.''

Sık sık saç yıkamanın derideki koruyu bakterileri öldürdüğünü dikkat çeken ve kepeklenme, saç dökülmesi gibi sorunlara yol açacağını kaydeden Köktürk ''Koruyucu tabaka yok olduğu gibi deride istenmeyen bakteri ve mantarların üremesine de neden olabilir. En sağlıklı olanı saçları haftada 3 gün PH değeri 5,5 olan şampuanlarla yıkanmasıdır. Ayrıca yıkama sırasında sıcak su yerine ılık su kullanılmalıdır.'' diye sözlerin ekledi.

Ayrıca jöle, boya gibi kimyasal ve fiziksel etkilerin saçta uzun süre kalmamasını belirterek ''Bu ürünler saçın ve saç derisinin doğal yapısını bozuyor, saçları güçsüzleştiriyor. Saçın maruz kaldığı kimyasal etkinin uzamaması için jöle kullanan kişiler gün sonunda saçını muhakkak yıkamalı'' dedi.
Kaynak: www.zararlimi.com

.

Textual description of firstImageUrl

ENERJİ İÇECEKLERİ SAĞLIKLI MI? - HAMİLELER ENERJİ İÇECEĞİ KULLANABİLİRMİ?

enerji içecekleri zararlımıdır, enerji içeceklerinin zararları nelerdir, kadınlara enerji içeceği zararlımıdır, erkeklerde enerji içeceği kullanımı, hamileler enerji içeceği kullanabilirlermi, enerji içeceği içen hamileler sağlıklımı, enerji içeceği içmek sağlıklı mı, enerji içeceğinin içindekiler, enerji içeceğinin hamilelere etkisi varmıdır, hamiler enerji içeceği içebilirmi, enerji içeceğinin yan etkileri neler, enerji içeceğinin etkileri neler, enerji içeckleri gerçekten enerji veriyor mu,

Son zamanlarda artan ve içecek türlerinin içinde çok tüketilmeye başlanılan enerji içecekleri diğer içeceklere oranla daha çok tüketiliyor. Küçük büyük herkesin kullandığı özellikle sporla ilgilenenlerin tercih ettiği enerji içecekleri sağlıklı mıdır? Enerji içecekleri neler içerir içinde neler vardır, gerçekten enerji verir mi bunlar hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.


Enerji İçecekleri Hakkında Merak Edilenler

Enerji içecekleri hangi maddeleri içerir ?
Enerji içeceklerinin içeriğine bakacak olursak: kafein, taurin ve glukuronolakton bulunur. Yeni çıkan bazı ürünlerde bunlara ek olarak haşhaş tohumu özü ya da efedrin de içermektedir.


Enerji içecekleri zararlı mı ?
Aslında enerji içecekleri üzerine çok fazla araştırma yapılmadığı için insan sağlığına etkileri tam olarak bilinmiyor. Üreticiler insanların zihnini uyandırdığını, konstantrasyonu arttırdığını, fiziksel dayanıklılığı arttırdığını, metabolizmayı hızlandırdığını, insan tepkisini arttırdığını ve toksinlerin vücuttan daha kolay atılmasını sağladıklarını iddia etmektedir. Fakat bazı bulgular bu içeceklerin tüketiminde dikkatli olmak gerektiğini göstermektedir. Yukarıda enerji içeceklerinin içerdiği maddeleri saymıştık. Bu maddeler vücudumuzda da bulunuyor. Fakat asıl sorun bu maddelerin enerji içeceklerinde yüksek oranda bulunması. Bilim adamları gelişim halinde olan beyinlerin bu tarz içeceklerden etkilendiğini, vücuttaki bağışıklığın azalmasına sebep olabileceğini belirtmekteler.

Kimler enerji içeceği kullanmamalı ?
Az önce de bahsettiğimiz gibi enerji içeceklerinin kesin olarak sağlığa zararlarına yeterli kanıt bulunmasa da özellikle çocukların ve gençlerin bu içeceklere dikkat etmesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalarda enerji içeceği kullanan çocukların uyku problemi, yatağını ıslatması ve anksiyete gibi problemlerin ortaya çıkasına neden olabilmektedir. Günde 2 nin üzerinde enerji içeceği tüketen çocuklarlar gergin, sinirli ve endişeli hareketler sergileyebiliyorlar.


Çocuğunuza enerji içecekleri yerine alternatif içecekler sunabilirsiniz.
- Çocuğunuza enerji içeceği yerine koyu bir kahve içirirseniz hem içiniz daha rahat etmiş olur hemde koyu bir fincan kahvenin kafein oranının enerji içeceği oranına eşit olduğu için zihnini açık tutacağını bilirsiniz.
- Enerji içecekleri özellikle bazı enerji içecekleri bol miktarda şeker içermektedir. 250 ml enerji içeceği için 5 çay kaşığı kadar bulunabilen şeker, çocuklarınızın kolay kilo almasına sebep olabilir.
- Enerji içeceklerinin besin değerleri neredeyse sıfıra eşittir.
- Bazı enerji içecekleri mineral ve vitamin içerdiğini iddia etse de, meyve tüketerek çok daha sağlıklı ve güvenilir olarak bu vitamin ve mineraller alınabilir.
- Çocuğunuz belli bir yaşın altındaysa (10 yaş civarı) kafein içeren içecekler özellikle de enerji içecekleri vermek sakıncalı olabilir. Daha büyük olanlar ve gençler ise dikkatli kullanmalıdır. İnsan beyni 16 ila 20 yaşına kadar gelişme göstermektedir. Kafein gelişme halindeki beyne etki ettiği biliniyor fakat bu etkinin olumlu ya da olumsuz etki olduğuna dair bir bilgi yok.


Hamile kadınlar 
Hamile kadınlar enerji içeceklerinden uzak durmalıdırlar. Özellikle gebeliğin ilk 3 ayında yüksek kafein içerdiği için düşük, zor doğum ve kilosu normalden az bebek dünyaya getirme riskini arttırabilir. Alkol tüketenler Enerji içeceklerinin alkol karışımlarıyla olan etkileşimi tam olarak bilinmemektedir. Geçmişte enerji içeceği ve alkol karışımı sonucu hayatını kaybedenler olduğu iddia edilse de ölümlerine sebebiyet verdiği kanıtlanmamıştır. Yine de böyle bir riski olduğunu bilmek gerekli.


Aktif olan sporcular 
Aktif olarak spor yapan ve spor sırasında su takviyesi yerine kafein içeren enerji içeceklerinin tercih edilmesi susuzluğa neden olabilmektedir. Susuzluk ise egzersiz kombinasyonunu tehlikeye sokmaktadır. Pek çok ülkede ağır egzersiz sonrası insanların enerji içeceği içmemesi konusunda uyarılmaktadır. Bazı ülkelerde satış yasakları bile vardır.


Diyet yapanlar 
Diyet yapanlar şeker tüketmemeye ya da az tüketmeye özen gösterir. Enerji içecekleri ise yüksek oranda şeker içermektedir. Şeker kilo almanızı hızlandıracağı için enerji içeceklerinden uzak durmak gereklidir.


Kalp hastalığı olanlar ve kafeine karşı duyarlı olanlar için de tavsiye edilmemektedir. İçecek olanların da günde 2-5 kutunun üzerinde tüketmemesi konusunda uyarılar bulunmaktadır. Yine de bu yazıya göre kendinize bir sonuç çıkartmanız doğru olacaktır.
kaynak: www.zararlimi.com


.
Textual description of firstImageUrl

HAMİLELERDE DÖVME YAPTIRMANIN ZARARI VAR MIDIR? - HAMİLELERDE DÖVMENİN ZARARLARI NELER

hamileler dövme yaptırabilirmi, hamilelerde dövme yaptırmanın zararları nelerdir, hamilelerde dövme yaptırmak bebeğe zarar verirmi, hamilelerin yaptırdığı dövme şekilleri, hamilelerin göbeklerine yaptırdıkları dövme şekilleri, hamilelerin dövme yaptırması sakıncalı mı, hamile kadınlar dövme yaptırabilirmi, hamilelerin dövme yaptırması sağlıklımı, hamile dövmeleri, hamilelerde dövme yaptırmak,


Dövme yaptırma modası ve hevesi gittikçe yaygınlaşıyor. Şimdilerde dövme yaptıranlara yeni moda olarak hamilelerde katıldı. Hamilelerin yaptırdıkları dövmeler moda olarak her geçen gün hızla yayılıyor. Hamilelerin değişiklik ve görsellik için yaptırdıkları dövmeler zararlı mıdır?, bebeğe zararı var mıdır? yada doğum sırasında ve doğum sonrasındaki zararları nelerdir.

Sizlere bu yazımızda hamilelerde dövme yaptırmak zararlı mıdır, Dövmenin hamilelerdeki zararları nelerdir gibi merak edilen soruların cevaplarını paylaşmaya çalışacağız.


Hamilelerde Dövme Yaptırmanın Zararı Var mıdır? Zararları Nelerdir?

Hepatit B ve HIV/AIDS vücut sıvıları yoluyla bulaşan tehlikeli hastalıklardır. Dövme yaptırdığınız yerde kullanılan kirli bir ince ile tüm hayatınızı ve bebeğinizin sağlığını etkileyebilirsiniz. Dövme boyalarının bebeğin gelişimine zarar verip vermediği kesin olarak bilinmemektedir. Nitekim yetişkin bireyler üzerinde hiçbir etkisi olmayan ufak miktarda kimyasallar henüz çok ufak olan fetüsü olumsuz yönde etkileyebilir. 

Bazı doktorlar epidural enjeksiyon yaptıracak olan hamilelerde bel bölgesinde dövme bulunması halinde bu karara karşı çıkabilmektedir. Dövmenin bulunduğu bölgeden epidural enejksiyonu yapılmasının zararlı olduğuna dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Ancak dövme yaptırmayı düşünüyorsanız ve epidural yöntemiyle doğum yapacaksanız bir kez daha düşünmenizi öneririz.

Dövme sağlık endişelerinin yanı sıra görünürde de kötü sonuçlara sebep olabilir. Sürekli gerilen cilt hamilelik sonrasında eskisi gibi elastik olmayabilir. Bu durumda dövme çatlayabilir ve kötü bir görünüme bürünebilir.

.
Textual description of firstImageUrl

DÖVME YAPTIRMAK ZARARLI MIDIR? - DÖVME YAPTIRMANIN ZARARLARI NELERDİR?

dövme yaptırmak zararlımıdır, dövme sağlığa zararlımıdır, dövme yaptıranların abdesti geçerlimi, dövme yaptırmak nasıl zararlı olabiliyor, dövmenin zararları nelerdir, dövmenin altına su giriyormu, dövme yaptırmak neden zararlı, dövme zararlı mı, dövme nasıl yapılıyor, dövmenin nasıl zararı oluyor, dövme yaptırmak deriye zarar veriyormu, dövme yaptırmak için yazılar mı daha sağlıklı şekiller mi, dövme yaptırmak günah mı, dövme günah mı oluyor, dövme yaptırınca sildirebiliyomuyum


Dövme çılgınlığı her geçen gün artmaya devam ediyor. Önceleri sadece gençler arasında yapılan ve çoğalan dövme yaptırma modası şimdilerde yediden yetmişe herkesi sarmış durumda görünüyor. Genç yaşlı demeden herkesin yaptırdığı dövmeler ileride başımıza dert olabiliyor ve bizi sıkıntıya sokabiliyor.

Bu nedenle dövme yaptırmadan önce iyi düşünmek ve nasıl bir dövme yaptıracağımıza karar vermek gerekiyor. Önceleri şekil, resim, figür gibi moda olarak başlayan dövme yaptırma işlemi şimdilerde yerini yazılara bırakmış gibi görünüyor. Dövme yaptırmada ve modası geçmeyecek gibi görünen devamlı kalmasını isteyeceğiniz tek şey yazılardır. Özellikle anne ve babaların çocuklarının isimlerini, evli çiftlerin ise birbirlerinin isimlerini yazdırdığı gibi ileride sıkıntı olma olasılığı az durumlardandır.



Peki Dövme Yaptırmak Zararlı mıdır ?
Dövme Yaptıranlar Ne Gibi sağlık Sorunları ile Karşılaşıyor ?


Dermatologlar tarafından dövme yapma tavsiye edilen bir durum değildir. Buna rağmen özellikle gençler arasında moda olan bu akım hakkında aklınızda bulunması açısından dövme yaptırma hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

Dövmenin derinin bir alt tabakası olan dermis tabakasına boyalar vasıtası ile yapılmakta olduğunu söylemiştik. Bu sebeple dövme yapılan maddenin kişide alerjen bir takım etkilerde bulunma riski her zaman bulunmaktadır. Bunun yanında dövme yaptırdığınız yerle ilgili olarak ilk dikkat etmeniz gereken şey hijyendir. AIDS,Hepatit B gibi kan ve doku yoluyla bulaşan hastalıkları temiz olmayan yerlerde yaptıracağız dövme yüzünden kapabilirsiniz.

Dövme yaptırıldıktan sonra çeşitli lazer aletleri ile vücuttan silinebilmektedir. Ne var ki bu tedavi hem oldukça masraflıdır hem de bir takım riskleri de içinde barındırmaktadır. Bu yüzden dövme yapmadan önce iyi düşünülmesi gerekmektedir. Sonuçta hayatınız boyunca bu dövmeyi vücudunuzda taşıyacaksınız. Genç yaşlarda hoşunuza giden sembol yada şekillere ilerleyen yaşlardaki bakışınız değişebilmektedir. Bu sebeple dövme olarak ne yaptıracağınızı iyi belirlemeniz daha sonrası için kafanızın rahat olmasını açısından faydalı olacaktır.

Bunun yanında sarhoşken dövme yaptırmaktan kaçınmada fayda vardır. Sarhoş haldeyken size mantıklı gelen dövme kendinize geldiğinizde kabusa dönüşebilmektedir. Dövmenin vücutta yapıldığı yerde önemlidir. Özellikle kasıklar ve göğüs bölgesinde yapılacak dövmelerin vücudunuza bir takım zararlar verebileceğini aklınızdan çıkarmamanız gerekmektedir.

.

Pazar, Ocak 19, 2014

Textual description of firstImageUrl

NEJAT İŞLER'İN SAĞLIK DURUMU NASIL - NEJAT İŞLER YOĞUN BAKIMDA DURUMU NASIL

nejat işler, nejat işler sağlık durumu, nejat işler hastaneye kaldırıldı, nejat işlerin durumu nasıl, nejat işler ölecek mi, nejat işlerin hastalığı ne, nejat işler neden hastaneye kaldırıldı, nejat işler nasıl, nejat işlerin son durumu ne, najat işler şu anda nasıl, nejat işlerin hayati tehlikesi varmı, nejat işler ölür mü, nejat işler yoğun bakımda, nejat işler hangi hastanede, nejat işlerin yattığı hastane hangisi, 


Ekranlarının sevilen oyuncusu Nejat İşler hastalığı ile ilgili son olarak yoğun bakıma kaldırıldı. Aylardır sedef hastalığı ile mücadele eden Nejat İşler önceki akşam Bodrum Acıbadem Hastanesinde yoğun bakıma kaldırıldı.

Karaciğerindeki sorunlar yüzünden zor günler geçiren başarılı oyuncu Nejat İşler solunum yetmezliği nedeni ile yoğun bakıma alındı. Nejat İşlerin sevenleri kaldırıldığı hastane önünde ve sosyal medyadan dualarımız seninle Nejat Diyerek destek verdiler.

Nejat İşlerin sağlık durumu ile ilgili son gelişmeleri yoğun bakıma alındığı Bodrum Acıbadem Hastanesi Başhekimi Dr. Aydın Aksoy yaptı.



Dr. Aydın Aksoy Nejat İşler'in Durumu Hakkında Neler Söyledi

‘Hayati riski var’

Hayati riskin oluşabileceğini açıklayan Dr. Aydın Aksoy, “Sayın Nejat İşler, 17 Ocak 2014 tarihinde, gece 00.15 civarında hastanemizin acil servisine başvurdu. Muayene ve tıbbi tetkikler sonrasında hastamızda, şiddetli akciğer enfeksiyonuna bağlı solunum yetmezliği ve enfeksiyonun çok ilerlemiş olmasına bağlı olarak septik şok tablosu saptandı.

Septik şok çoklu organ yetmezliği ile birlikte seyreden ve yüksek hayati riskin oluşabildiği klinik bir tablodur. Hastamızda gelişen septik şok sonucunda akciğerleri çok ciddi şekilde etkilenmiştir.
Solunum cihazına bağlı Aynı zamanda böbrekler, kalp ve kan hücrelerinin ve karaciğerin de bu durumdan etkilendiği tespit edilmiştir. Solunum cihazına bağlı olduğu için uyutulan hastamızın tedavisi yoğun bakım ünitesinde devam etmektedir” diye konuştu.



Konu Hakkında YORUM Yapabilirsiniz.

.

Salı, Ocak 14, 2014

Textual description of firstImageUrl

RENK KÖRLÜĞÜ NEDİR NASIL OLUR RENK KÖRÜ OLAN BİRİ HANGİ RENKLERİ GÖREMEZ

renk körlüğü ne demektir, renk körlüğü nedir, renk körlüğü nasıl olur, renk körü bir insan hangi renkleri göremez, renk körlüğü nedenleri neler, renk körlüğü nasıl neden oluşur, renk körlüğü neden olur, renk körlüğü anne babadan geçer mi, renk körü olan birisi hangi rengi seçemez, renk körleri hangi renkleri seçemezler, renk körleri hangi renklerde zorlanırlar, renk körü olanlar hangi renkleri ayırt edemezler


Renk körlüğü denilince akla gelen ilk yanlış düşüncelerden birisi renk körü olan bir kişinin gözlerinin kör olması düşüncesidir. Renk körlüğü gözün bazı renk pigmentlerinden yoksun kalması ile birlikte renklerin doğru algılanamamasından kaynaklanan bir göz rahatsızlığıdır. Renk körü olan bir insan ağrı yada sızı duymaz. Renk körlüğünün bir çok nedeni olabilir ancak en önemli sebebi kalıtsal olmasıdır yani anne ve babadan taşınarak çocuğa geçmesidir. Sizlere bu yazımızda renk körlüğü hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

Hepimizin Renk Körlüğü hakkında bir çok merak ettiği konu vardır. Renk körlüğü ile ilgili başlıca merak edilenler Renk körlüğü ne demektir, renk körlüğü nasıl olur, renk körlüğünün belirtileri nelerdir, renk körü olan bir insan hangi renkleri görmekte zorlanıyor gibi konuların merak edilmesi üzerine sizlerle paylaşmak istedik.



Renk Körlüğü

Renk körlüğü bir canlının görme merkezinde özel bir pigment molekülünün bulunmaması veya gerektiğinden az bulunması, onun çevresindeki renkleri ayırt edememesine dolayısı ile renk körlüğüne neden olur. Kırmızı, yeşil ve mavi renklerden bir ya da birden fazlasını ayırt edememeyle ortaya çıkan bozukluktur. Renk körlüğü olan erkeklerin kız çocukları renk körü olmamakla birlikte renk körlüğünün taşıyıcısı durumundadırlar. Taşıyıcı kadınların erkek çocuklarının yarısı da renk körü olarak doğmaktadır. Renkli görme yeteneği insanın yanı sıra balıklar,amfili boyunlar , bazı sürüngenler, bazı kuşlar, arılar ve kelebeklerde bulunur. İnsanda ağtabakada koni olarak bilinen hücreler renklerin algılanmasını sağlar. Bu hücrelerin mavi-mor, yeşil ve sarı-kırmızı dalga uzunluklarındaki ışığa duyarlı olan üç türü vardır. Zedelenen ya da olmayan hücrenin türü, renk körlüğünün türünü belirler. Renk körlüklerinin büyük bir bölümü eşeye bağlı çekinik kalıtımla kuşaktan kuşağa geçer. Buna ek olarak bazı ağ tabaka hastalıkları ve zehirlenmelerde de görülen renk körlüğünün tedavisi yoktur.



RENK KÖRLÜĞÜNÜN TEŞHİSİ

Renk Körlüğünün Teşhisi Renk körlüğünün açığa çıkarılması ve ayrıca renk körlüğü veya renk görme eksikliği tipinin belirlenmesine yarayan pek çok test vardır. (Ishihara, Farnsworth Munsell D-15, Farnsworth Lantern) Renk körlüğü hastalığı tam renk körlüğü ve kısmi renk körlüğü olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır.Renk körlüğü kalıtsal nedenlerden dolayı ortaya çıkmaktadır.Çocukluk veya ergenlik çağında başlar ve ilerleyebilir.Renk körlüğünün ortaya çıkmasındaki diğer etken kalıcı beyin hasarları ya da retina hasarlarıdır.Ayrıca Çocukluk çağında maruz kalınan Yüksek ultraviyole ışınlar kalıcı olarak renk körlüğü yapabilmektedir.Dünyada En çok görülen renk körlüğü sebebi Çocuklukta alınan yüksek Ultraviyole ışınlardır.Renk körlüğü kırmızı-yeşil veya mavi sarı renk eksik görme veya renk algılayamama olarak belirlenir. Normal bir insanın renkleri eksiksiz algılayabilmesi, üç ayrı cins koni hücresinin uyum içinde çalışması ile mümkün olmaktadır.Normal olarak renkleri algılayan görme trikromat olarak tanımlanmıştır.Eğer insan renk görme ve algılamada sadece iki koni hücresine sahip ise sadece iki koni hücresinin algıladığı renkleri ve renklerin karışımlarını görmektedir.Bu durumda eksik olan koni hücresine ait dalga boylarındaki renkleri göremez bu durumdaki kişiler dikromatik renk körü denir.



RENK KÖRLÜĞÜNÜN ÇEŞİTLERİ

Renk körlüğü çeşitleri Kırmızı renge duyarlı olan koni hücreleri yok ise (Protonopia) kırmızı renk körlüğü, Mavi renge duyarlı koni hücreleri yok ise, ( mavi renk körlüğü), Yeşil renge duyarlı koni hücreleri yok ise, (Deuteranopia) yeşil renk körlüğü, Kırmızı rengi ayırt eden koni hücresinin olmadığı bir durum olan protonopia renk körlüğünde sadece koyu kırmızı renk algılanmayacaktır. Kişinin gördüğü renkler koni hücreleri durumu ile ilgili olarak yeşil, mavi ve bu iki rengin karışımıyla görülen renkler olacaktır. Yeşil ayrımı yapan yeşile duyarlı konilerin bulunmadığı deuteronopia renk körlüğü durumunda ise, yalnızca kırmızı ve mavi renkler ile bunların karışımı görülecek. Yeşil renkler ayırt edilemeyecektir. Yalnızca tek renk konisinin mevcut olduğu durumlarda , diğer iki renk koni sinin olmadığı renk görme sorununa monokromatik renk körlüğü denmektedir.Örnek verecek olursak sadece mavi rengi algılayan mavi renk konilerinin mevcut olduğu bir durumda, kırmızı ve yeşil renk konilerinin bulunmadığı durumlarda kişi yeşil ve kırmızı renkleri ayırt edemeyecektir. Monokromatik renk körleri sadece mavi ve sarı renkleri tanımlayabildiğinden, bu durum kırmızı-yeşil renk körlüğü olarak adlandırılabilir. Renk görme ile ilgili olarak eğer üç konide yok ise bu durumdaki bir kişi renkleri yanlızca siyah ve beyaz olarak algılayabilir.(Anopia) Bu durumdaki kişi tam renk körü olarak nitelenir.Bazı insanlar trikromat olmakla birlikte renk ayırabilme kabiliyetleri zayıf olabilir.Bu durumdaki kişiler Renk görme Bozukluğu (Renk Görme Anomalisi) olarak adlandırılır.



Konu Hakkında Düşüncelerinizi Paylaşabilirsiniz.

.

Pazartesi, Ocak 13, 2014

Textual description of firstImageUrl

EN ÇOK SİGARA İÇEN ÜLKELER HANGİLERİ - DÜNYADA HANGİ ÜLKE DAHA ÇOK SİGARA İÇİYOR

sigara içen ülkeler, en çok sigara içen ülkeler, hangi ülkelerde daha çok sigara içiliyor, sigaranın en çok içildiği ülkeler hangileri, hangi ülkenin sigara tüketimi fazladır, dünya genelinde en çok sigara içen ülke hangisidir, dünyada en fazla sigara içen ülkelerin listesi, en çok sigara içen ülke hangisidir, dünyada en çok sigara içen ülke kimdir, sigara tüketimi fazla olan ülkeler hangileri, tütün kullanımı çok fazla olan ülkeler


Kötü alışkanlık denilince akla gelen ilk şeylerden birisi sigaradır. Sigara dünya genelinde içilmeye ve artmaya devam ediyor. Sigara içmeye başlama yaşı her geçen gün daha aşağılara iniyor ve yayılıyor. Sigaraya yapılan zamlar ise içenlere sağlığın yanı sıra maddi olarakta ciddi sıkıntılar vermektedir. Özellikle ülkemizde yapılan sigara zamları ise kullananları caydırmıyor aksine daha bağımlı yapıyor gibi bir hal alıyor.

Dünya geneline yapılan bir araştırmaya göre en çok sigara içilen ülkeler hangileridir sorusunun cevapları yazımızın devamında bulabilirsiniz. Araştırma sonuçlarına göre dünya üzerinde en çok sigara içenler erkekler olarak belirlendi. 187 ülkeyi kapsayan araştırmada dünya genelindeki sigara içenlerin sayılarının 721 milyondan 967 milyona çıktığı belirlendi.



 Dünyada En çok Sigara İçen Ülkeler Hangileridir 

1- Yunanistan
2- Slovenya
3- Ukrayna
4- Bulgaristan
5- Çek Cumhuriyeti
6- Makedonya
7- Rusya
8- Moldova
9- İspanya
10- Bosna-Hersek
11- Ermenistan
12- Japonya
13- Letonya
14- Hırvatistan
15- Beyaz Rusya
16- Lübnan
17- Kıbrıs Cumhuriyeti
18- Polonya
19- Kazakistan
20- Belçika


Türkiye ise dünya genelinde en çok sigara içilen hangileridir listesinde 30. sırada yer alıyor.




Konu Hakkında Düşüncelerinizi Paylaşabilirsiniz.


.

Perşembe, Ocak 09, 2014

Textual description of firstImageUrl

YAĞLI CİLTLER İÇİN MASKE TARİHİ - YAĞLI CİLTLERE HANGİ MASKE UYGULANMALI

yağlı ciltler için maske tarifi, yağlı ciltlere hangi maske iyi gelir, yağlı ciltlerden kurtulmanın yolları, yağlı ciltten kurtulmak için neler yapılır, hangi maske ciltte ki yağı alır, ciltteki yağı azaltmanın yolları, ciltteki yağ nasıl yok olur, ciltteki yağı yok etmenin yolları, cilde yapılan maskeler, yağlı ciltler için neler yapılmalı, hangi maske yağlı ciltleri kurutur, kuru cilt iyimidir, yağlı ciltler için maskeler

Hepimiz pürüzsüz, siyah noktasız ve sivilcesiz bir yüz isteriz. Ne kadar dikkat etsekte temiz tutsakta yüzümüzde siyah nokta ve sivilce oluşuyor. Hepimiz yüzümüzden, cildimizden şikayet ediyoruz. Yüzümüzde siyah nokta ve sivilce çıkmasını istemiyorsak cildimizi temiz tutmak şarttır. Ama yinede her şeye rağmen yüzümüzde sivilce çıkmaya devam eder.

Sivilce ve siyah noktaların başlıca nedeni cildin yağlı olmasından kaynaklanıyor. Cildimizin yağlı oluşu önce siyah nokta sonra ise sivilce çıkmasına neden oluyor. Peki cildimizdeki yağ oranını nasıl eksiltebiliriz. Sizlere bu yazımızda yağlı ciltler için bir kaç maske tarifi paylaşacağız, sizin cildinize hangisinin uygun olduğunu anlamak için belirli aralıklarla yapmanız gerekir.



Yağlı Ciltler İçin Maske Tarifi


1. Yağlı Ciltler İçin Salatalık-Yumurta Maskesi 

Malzemeler
1 yemek kaşığı salatalık suyu (salatalık limon 1)
1 yumurta beyazı
Birkaç damla limon suyu
Yarım çay kaşığı kil

Hazırlanışı: 
Tüm malzemeleri yumuşak bir krem kıvamına gelene kadar karıştırın

Uygulanışı:
Karışımı, göz çevresine değdirmeden tüm yüzünüze dikkatlice dağıtın. 15-20 dakika bekletin ve ılık suyla durulayın. Bu maske hafta bir kere uygulanabilir. Limon asidik olması sebebiyle güneşe tepkime verebilir. Bu nedenle akşam uygulanması daha doğru olur.



2. Yağlı Ciltler İçin Kayısı ve Yoğurt Maskesi 

Bu maske, cildin yağ oranını dengelemeye ve aknelerin iyileşmesine katkıda bulunur.

Malzemeler
1 kayısı
1 yemek kaşığı yoğurt (kayısı yogurt)
Yarım çay kaşığı kil

Hazırlanışı: 
Kayısıyı blenderdan geçirin, yoğurdu ve kili ekleyerek karıştırın.

Uygulanışı: 
Göz çevresi haricinde tüm yüzünüze sürün. 20 dakika beklettikten sonra ılık suyla yıkayın. Bu maske hafta bir ya da iki kez uygulanabilir.



3.Yağlı Ciltler İçin Bal ve Muz Maskesi 

Ciltteki yağı dengeler, ve ölü derilerin giderilmesini sağlar.

Malzemeler
3 yemek kaşığı muz
1 çay kaşığı bal
Birkaç damla limon suyu

Hazırlanışı: 
Tüm malzemeleri yumuşak bir krem kıvamına gelene kadar karıştırın.

Uygulanışı: 
Göz çevresinden sakınarak tüm yüz ve boyun bölgesine uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra soğuk suyla durulayın. Bu maske haftada bir kez uygulanmalıdır.
Kaynak: http://guzellik.mahmure.com/kisisel-bakim/yagli-ciltlere
Textual description of firstImageUrl

SARIMSAK ÇAYI İLE ZAYIFLAMAK DOĞRUMU - SARIMSAK ÇAYI ZAYIFLATIYOR MU?

sarımsak çayı ile zayıflamak mümkün mü, sarımsak çayı zayıflatması doğrumu, sarımsak çayı gerçekten zayıflatıyor mu, sarımsak çayı nasıl yapılıyor, sarımsak çayı malzemeleri neler, sarımsak çayı nasıl yapılıp içiliyor, sarımsak çayı yapılışı, sarımsak çayı nasıl yapılıyor, sarımsak çayı kullanan varmı, sarımsak çayı diyeti doğrumu, sarımsak çayı zayıflatıyor mu, sarımsak çayının etkileri, sarımsak çayı, sarımsak çayı kullanan ünlüler, hangi ünlüler sarımsak çayı içiyor


Genellikle kokusu nedeni ile hiç birimizin tercih etmediği ve yemekten kaçındığımız sarımsağın faydalarını saymakla bitmiyor. Aynı zamanda doğal bir antibiyotik olan sarımsak her derde devadır. Sarımsağın bir faydası daha ortaya çıkarak şimdilerde özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı besini olmuştur. Özellikle vücutta biriken yağları yakmaya yarayan ve çok etkili olan sarımsak çayı şimdilerde herkesin dilinde dolaşıyor. Ünlü yıldız Angelina Jolie tarafından kullanılan ve 11 kilo vermesini sağlayan sarımsak çayı şimdilerde Türkiye'deki tüm ünlüler tarafından da kullanmaktadır.

Hazırlanması oldukça kolay olan sarımsak çayı ise vücudun toksinlerinlerden temizlenmesine yardımcı olurken sindirim sorunlarına iyi gelir. Kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur, vitamin ve mineraller bakımından zengindir, zararlı mide parazitlerinin temizlenmesine yardım eder, sindirim sistemini temizler, gazın giderilmesini sağlar, sinüsleri açar, çayın buharı bronşitin etkilerine hafifletir, gribe iyi gelir ve enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artırır.


Yağları Yakan Sarımsak Çayı Tarifi Malzemeler:

Taze zencefil veya kuru zencefil,
Sarımsak
Limon suyu,
Bal.


Hazırlanması ve Kullanılması:

2 bardak kaynayan suyun içine 4-5 adet parmak ucu büyüklüğünde taze veya kuru zencefil koyarak yaklaşık 6 dakika kadar kaynatın. Daha sonra karışımın içine 2 adet büyük veya 3 adet küçük sarımsağı rendeleyerek katın. Yarım tatlı kaşığı taze sıkılmış limon suyu da ekleyerek katın. Ilıdıktan sonra 2 küçük kahve kaşığı bal ekleyerek tatlandırın. Yağları yakan sarımsak çayından her sabah ve akşam birer fincan için. Sarımsak çayını çok açken veya çok tokken içmemelisiniz.



Konu Hakkında YORUM Yapabilirsiniz.


.
Textual description of firstImageUrl

ALKALİ DİYETİ - 1 AYDA 7 KİLO VERDİREN ALKALİ DİYET MENÜSÜ

alkali diyeti, alkali diyeti nedir, alkali diyeti menüsü, alkali diyet menüsü, alkali diyeti nasıl uygulanır, alkali diyeti uygulanma şekli nasıldır, alkali diyeti ile kaç kilo verebilirim, alkali diyeti ile 7 kilo verin, alkali diyet menüsü, alkali diyeti nedir nasıl uygulanır, alkali diyeti uygulama şekli,


Sağlıklı yaşamın başında gelen beslenmedir. Kimilerimiz bu beslenme işini fazla kaçırınca sonradan aldığı kiloları vermek için büyük bir çaba içine girmektedirler. Genelde kadınların daha dikkat ettikleri ve diyetlere yöneldikleri bilinir. Zayıflamak için her yolu denerler bir sürü diyet programları uygularlar yada uygulamaya çalışırlar ama hiç istedikleri gibi olmaz. Bir sürü diyet programlarının olması da kafalarımızı karıştırıyor hangisinin doğru olduğunu kestiremiyoruz.

Sizlere bu yazımızda 1 ayda 7 kilo verdiren ALKALİ DİYETİ'ni paylaşacağız.

Alkali diyetinin ana mantığı, insan vücudunda yer alan ph değerinin asit yönünü alkali yönüne çevirmek.. Günümüzde tükettiğimiz kızartmalar, rafine gıdalar, beyaz un vb. gıdalar sebebiyle insan vücudunun ph değeri asit yönüne doğru kaymakta. Bir insanın ortalama ph deleri 7,4 tür. Yani hafif alkalidir. Bu oranı koruyarak Alkali Diyeti sayesinde hızlı ve kolay bir şekilde başlayabileceksiniz.


Alkali suyu nedir ? Alkali su tarifi 

Alkali su tarifi : 2 litre suya 1 tatlı kaşığı İngiliz karbonatı (temin edemezseniz normal karbonat koyun) ekleyip karıştırın. Bu alkali suyudur. Bu suyu çay ve yemeklerde kullanabilirsiniz.



Alkali diyeti listesi - Alkali diyet menüsü 

Güne içerisine az bal ve limon eklenmiş alkali su ile başlayın


- Sabah kahvaltısı 

1 kase az yağlı yoğurt,
5-6 kaşık yulaf ezmesi,
3 adet ceviz,
1 çay kaşığı kadar toz tarçın,
3-4 tane kuru erik veya 4 adet yumurta beyazı ile yapılmış otlu omlet ve yanında 1 dilim kızarmış çavdar ekmeği
Kahvaltı ettikten sonra 1 fincan rezene çayı (Alkali su ile yapılacak)


- Ara öğün 

1 tane armut (kabuklarıyla tüketilecek)
1 şişe içine nane yaprağı koyulmuş maden suyu


- Öğle 

1 kase brokoli çorbası,
1-2 dilim kızartılmış çavdar ekmeği yahut 1 kase haşlanmış esmer pirinç pilavı,
az zeytinyağlı havuç salatası (yemeğe bir tatlı kaşığı tor zerdeçal ekleyin)


- Ara öğün 

1 adet yeşil elma ve kivi,
1 avuç çiğ badem,
1 fincan alkali su ile hazırlanmış beyaz çay



- Akşam 

1 porsiyon ızgara balık,
buharda pişirilmiş brüksel-brokoni lahanası,
limonlu ve taze kerevizli roka salatası



Bugünkü yazımızda ortalama 1 ayda 7 kilo verdiren Alkali diyetini tanımış olduk. Hızlı ve kilo vermek için ALKALI diyetini deneyin.
Kaynak: http://saglik.mahmure.com/diyet-fitness/diyet-listesi/alkali-diyeti_1085684/1


Textual description of firstImageUrl

ÇİNLİLER NEDEN ÇEKİK GÖZLÜDÜR - ÇİNLİLERİN ÇEKİK GÖZLÜ OLMASININ NEDENİ NEDİR

çinliler neden çekik gözlüdür, çinlilerin gözleri neden çekik, çinlilerin gözlerinin çekik olmasının nedeni nedir, neden çinlilerin gözleri çekiktir, çinlilerin gözleri neden değişik oluyor, japonların gözleri neden çekik oluyor, japonların gözlerinin çekik olması neden, japonların gözlerinin çekikliği neden

Çekik göz deyince hepimizin aklına şüphesiz ilk gelen şey Çinliler yada Japonlar oluyor. Her ülke insanlarının hemen hemen kendilerine has bir belirgin özellikleri vardır. Çinlilerin en belirgin özellikleri ise gözlerinin çekik olamasıdır. Çinlilerin gözlerinin çekikliği bizlere sempatik gelse de zaman zaman neden Çinliler çekik gözlüdür diye düşünmemize neden olmuştur.
İşte bu ayrıntının merak edilmesi ve araştırılması üzerine merak edenler için Çinlilerin ve Japonların neden çekik gözlü olduklarının bilgilerini paylaşmaya çalışacağız.



Çinliler ve Japonlar Neden Çekik Gözlüdür

Öncelikle çekik gözlülük, çekik göz diye bilinen terimler ve yapılan yorumlar yanlıştır. Dünyadaki tüm insanların göz yapıları aynıdır çekik gözlülük diye bir şey yoktur. Sadece Çinlilerin gözlerinin farklı görünmesinin nedeni göz kapaklarının bizimkilere göre daha aşağıya inmiş olmasıdır.

Çekik gözlü olmak tanımı kesinlikle yanlıştır. Göz yapısı dünyada bütün insanlarda aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne doğru daha fazla inmiştir ve bu durum gözün sanki daha darmış gibi görünmesine sebep olur.
Peki Çinlilerin göz yapıları neden böyledir? Bir teoriye göre göz kapağının üzerinde katlı olarak duran bu ikinci kıvrımı, bu insanların gözlerini yoğun olan kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için, bir nevi kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Her ne kadar yukarıda belirtilen bölgelerin bazılarında kar hiç yağmıyorsa bile bilim insanları bugün çekik gözlü diye nitelendirdiğimiz insanların atalarının son buzul çağında Sibirya'dan, yani Asya'nın kar ve buzla kaplı en soğuk bölgesinden güneye, bugün yaşadıkları yerlere göç ettiklerine inanıyorlar. Bu kadar soğuk iklimde yaşayanların vücutlarının iklime uyum sağlamaktan başka çareleri yoktu.

Sadece gözler değil, burun da rüzgara en az maruz kalacak şekilde küçülmüş, burun delikleri, solunan hava ciğerlere gidene kadar ısınsın diye daralmıştır. Ciltleri de bu nedenle yağlıdır. Göz 12kapakları da daha yağlı olduğundan, daha sarkık durur ve bu oluşum gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur.



Konu Hakkında YORUM Yapabilirsiniz.
Eklemek İstediklerinizi Paylaşabilirsiniz.

.

Cumartesi, Ocak 04, 2014

Textual description of firstImageUrl

ANNE SÜTÜ ARTTIRMA YOLLARI NELER - ANNE SÜTÜ ARTIRICI BİLGİLER

sütü artırmanın yolları neler, anne sütünü neler artırır, anne sütü nasıl arttırılır, neler anne sütünü arttırır, anne sütü arttırma, hangi yiyecekler anne sütünü arttırır, anne sütü artırıcı gıdalar, ne yaparsam sütüm çoğalır, sütüm az ne yapmam lazım, anne sütü arttırıcı yiyecekler neler, sütü arttırma yolları neler, süt nasıl arttırılır, annelerin sütünü hangi yiyecekler arttırır, anne sütüne yardımcı yiyecekler neler,


Her kadınının rüyasıdır, bebek sahibi olmak ve büyütmek. Anneler zorlu hamilelik dönemlerini atlattıktan sonra dört gözle bekledikleri bebeklerini kucağına almanın sevincini yaşar ve çektiği ağrılar, acıları bir anda unutur ve artık bebeğine odaklanır. Anne adayları için bir zorlu dönem daha böylelikle başlamış olur. Bebeğin beslenmesi gibi önemli bir konunun nasıl üstesinden gelineceğinin yollarını aramaya başlar. Anneler bebeklerini ilk 6 ay anne sütü ile beslemelidirler. Anne sütü olmayan ve yetmeyen anneler sütlerini arttırma yolları ararlar.

Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor. Eğer hamile kalmayı planlıyorsanız veya lohusalık döneminde iseniz işte size kilo almadan süt artırmanın yolları;

1)Gebelikten sonra otoimmun tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında bir artış olur. Eğer lohusalık depresyonunuz var ise ve kilo artışı yaşıyorsanız bu açıdan öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına muayene olmanızda fayda var. Hem tiroid, hem şeker hem de genel metabolizmanızın değerlendirilmesi iyi olur. 

2)Toplumda şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin anne sütünü artırdığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır. Bu tür yiyecekler sütü artırmaz. O nedenle loğusa şerbetleri, hazır meyve suları, şeker eklenerek yapılmış kompostolar, helvalar, tatlılar ve çikolatalardan uzak durun.

3)Sütü artıran en önemli madde sudur. Ne kadar çok su içerseniz o kadar çok sütünüz olur. Özellikle her yemekte 2 bardak su için. Yediğiniz her meyveden sonra su için. Ortalama 10-12 bardak su içmeye özen gösterin.

4)Su oranı yüksek olan sebzeler ve meyveler çok süt yapar. Her yemeğinizin yanında bolca yeşil salata yiyin. O nedenle salatayı baş tacı yapın. Ancak içine yağ, mayonez ve salata sosu koymayın. Nar ekşisi, limon, sirke ve 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde yağ ekleyebilirsiniz. Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, kara lahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerine sofranızda daha çok yer açın. Bu sebzeleri pişirirken kıymalı veya yumurtalı olarak hazırlamak besin kalitesini yükseltir. Ama eğer kıymalı yemek sevmiyorsanız yanında ayrıca köfte olarak hazırlayabilirsiniz.

5)Taze sıkılmış meyve suyu, ayran, maden suyu ve şekersiz bitki çaylarını içecek olarak tercih etmekte fayda var.

6)Yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olun. Kızartmalar, pastane ürünleri, kurabiyeler, kıymadan yapılan etler, cipsler, çerezler, kremalı yiyecekler kalori oranları yüksek yiyeceklerdir. Küçük miktarda yenildiğinde çok fazla kilo yapabilir.

7)Süt veren annenin gece kalkmaları nerede ise bir rutindir. Emzirmek ayrıca enerji ihtiyacını artırır. Ancak geceleri kalktığınızda karnınız zil çalsa bile sakın ağzınıza bir lokma koymayın. Çünkü gece insan vücudu depolamaya daha eğilimlidir. Gece yediğiniz bir lokma gündüz yediğiniz 10 lokmaya bedeldir. Çok acıkırsanız sadece 1 bardak su için ve sabah güzel bir kahvaltı yapacağınızı hayal edin.

8)Emziklilik dönemi kilo vermek için bulunmaz bir fırsattır aslında. Çünkü insan vücudu süt yapmak için bir enerji harcar. Harcanan bu enerji özellikle ilk 2 ayda çok fazladır. Nerede ise günde 2 saatlik spor yapmaya bedeldir. O nedenle doğru yiyecek tercih yapmayı bilirseniz biraz da hareketinizi artırırsanız haftada 1- 1,5 kilo kaybedebilirsiniz.

9)İşte size sütünüzü artıracak, bebeğinizin gazını alacak bir tarif: 1 yemek kaşığı rezene, 1 yemek kaşığı ıhlamur, 1 yemek kaşığı papatya, 1 tatlı kaşığı tane kimyon ve 1 tatlı kaşığı anason. Porselen bir demliğe bu ölçülerde bitkileri koyun ve üzerine 2 fincan kaynar su ekleyin. Demliğinizin üzerine bir havlu ile kapatın. Yemeklerden hemen sonra bu çayı içtiğinizde bebeğinizin gazı daha az olur. Sizin de sütünüz daha bol olur. 

10)Tuzlu yiyecekler, her ne kadar su ihtiyacını artırarak su içmeyi teşvik etse de vücuda bazı zararlar verebilir. Turşu, salamura yapılmış yiyecekler, tuzlu çerezler, şarküteri ürünleri, hazır soslar, tuzlu peynirler ve zeytinler gizli tuz oranı yüksek besinlerdir. Bu besinler eğer çok tüketilirse tuz vücuttan atılırken kemikten kalsiyum çekeceği için kemik erimesi yapabilir. Özellikle gebelik ve lohusalıkta kalsiyum ihtiyacı artar. Eğer fazla tuzlu yenirse bu durum kişinin ayrıca kalsiyum ihtiyacını artırarak kemik erimesini tetikleyebilir. O nedenle tuz oranı yüksek besinlerden kaçınmakta fayda var. K : Hastane.com.tr


.
Textual description of firstImageUrl

İKİLİ TESTİN AMACI NEDİR - İKİLİ TEST YAPILMAZSA NE OLUR - İKİLİ TEST GEREKLİ Mİ?

ikili test yaptırmak gerekli mi, ikili test yapılmazsa ne olur, ikili testin zararları neler, ikili test yapılmazsa ne olur, ikili test neden gerekli, ikili testin önemi nedir, ikili test yapılmayınca ne olur, ikili test neden yapılması lazım, ikili testi yaptıramayanlar ne yapacak, ikili test yapılmazsa zararları neler, ikili test yapılması ile ne anlaşılıyor, ikili test neden çok gerekli, ikili testti yaptırmayınca çocuk sakat mı doğuyor, ikili tarama testi yapılmazsa ne olur, ikili tarama testi zamanı geçince ne olur,


Hamilelikte anne adaylarının zorlandıkları sadece hamilelikle ilgili sorunlar değil, birde anne adaylarının hamilelik döneminde yaptırması gereken bir takım testler var. Bunlar çocuğun gelişimi ve hamileliğin süreci ile ilgili testlerdir. İkili test, üçlü test, dörtlü test gibi bir sürü testler var. Anne hamilelik döneminde bu testleri sırası ile yaptırması gerekiyor.

Peki ikili testi yaptırmazsa ne olur gibi soruları sormaya başlayan anneler bu testlerin fiyatlarının yüksek olması nedeni ile düşünmeyenler ve yaptırmayanlar var. Devlet hastanelerinin bir kaç tanesinde yapılan bu testler hastanede yapılsa bile bazen çok uzun bir tarih verilebiliniyor. Buda testtin yapılma zamanını geçmiş oluyor. İşte bu nedenlerle karşılaşan annelerin sordukları soruların cevaplarını yazımızın devamında bulabilirsiniz.


İKİLİ TEST GEREKLİ Mİ? İKİLİ TEST YAPILMAZSA NE OLUR?

İkili test yaptıranlar nasıl karar vermeli? 

Gebelikte ikili test (ve üçlü dörtlü test) günümüzde çok yaygınlaşmıştır. Ancak bu testleri her gebe yaptırmak zorunda değildir. Hamilelikle ilgili her müdahalede olduğu gibi bu testlerle ilgili olarak da öncelikli karar anne ve ailesine aittir. Bu tarama testleri diğer basit kan tahlillerinden farklı olarak ailenin gebelikle ilgili önemli kararlar vermesini gerektirebilir.
Bu nedenle anne ve bana bu tarama testlerini yaptırmadan önce bu testlerin ne için yapıldığını, sonuçta ne konuda fayda sağlayacağını, hangi konularda fayda sağlamayacağını, sonucun normal veya riskli çıkması durumunda aileyi hangi kararları almak zorunda bırakabileceğini iyi anlamalıdır, bundan sonra isterlerse testi yaptırmalıdır. Bunları tamamen anlamadan tarama testlerini yaptıran bir aile test sonuçlarını öğrendikten sonra büyük kafa karışıklığı ve stres yaşayabilir ancak testin amaçlarını iyi anlayarak yaptıran bir aile test sonucunda fayda görebilir.


İkili test neden yapılır? amaç nedir? 

İkili test gebeliğin 11-14 haftaları arasında yapılır ve bebekte trizomi 21 (Down sendromu) ve Trizomi 18 (Edwards sendromu) denilen iki kromozomal anomalinin varlığını araştırmak için yapılır. Trizomi 21 daha sık görülür, trizomi 18 olan bebeklerin yüzde doksanı doğumdan önce ölür, doğanların da çoğu erken aylarda kaybedilir. Bu nedenle testin yapılma amacında ve ailenin kararında daha çok trizomi 21 önemlidir. Bu iki hastalık bebekte zeka geriliği ve çeşitli iç organ anomalileri ile karakterizedir. İkili testi yaptırmaktaki amaç bu hastalıklar bebekte varsa gebeliğin üçüncü dördüncü aylarında bunu farketmek ve aile isterse düşük yaptırarak gebeliği sonlandırmaktır.


İkili test yaptırmayı düşünenler öncelikle şunları bilmelidir: 

1- Down sendromu (trizomi 21) olması anne karnında bir bebeği dört aylıkken düşük ile aldırmayı gerektirir mi? Bu bebeği aldırmakla normal bir bebeği aldırmak arasında ne kadar fark vardır? Bu konuda dünya üzerinde çok farklı görüşler ve tartışmalar vardır. Dünyadaki bazı görüşler şöyle der: Bazı ölümcül anomalilere sahip bebekler zaten doğumdan sonra ölecekleri için gebeliğin erken aylarında düşükle alınmaktadır ancak Down sendromu genellikle ölümcül bir hastalık değildir, bu bebekler yüksek oranda doğumdan sonra uzun yıllar yaşarlar, bu yüzden düşükle alınmaları gerekmez. Dünyadaki bazı görüşler de bu bebeklerin zor bir yaşam yaşayacaklarını, doğumdan sonra bir çok hastalık ve ameliyat geçirme riskleri olduğunu söyler ve bu nedenle düşükle alınabileceklerini savunur. Bu konu her anne bananın kendisinin karar verebileceği bir konudur. Doktorlar bu konularda sadece aileye aydınlatıcı bilgiler verir, kararı aileye bırakırlar. Bu soruya cevap vermeye çalışan anne babanın öncelikle Down sendromlu bir insanın özelliklerini ve nasıl bir yaşam sürebileceğini çok iyi bilmesi gerekir. Bu konuda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Down sendromlu bir bebek doğarsa yaşamın ilk yıllarında kaybedilebileceği gibi 50-60 yaşlarına kadar da yaşayabilir. Aile isterse gebeliğin 24. haftasına kadar gebeliğin sonlandırılmasına kanunlar izin vermektedir.

2- İkili test yaptırmak Down sendromlu bir bebek sahibi olmamı kesin engeller mi? Bu sorunun cevabı hayır. İkili kombine test Down sendromlu bebeklerin ancak %85'ini tespit edebilir. Daha sonra yapılacak olan ayrıntılı ultrason ve tetkikler de asla Down sendromlu bebeklerin hepsinin tespit edilmesini sağlayamaz. İkili test sonucunun normal gelmesi bebekte kesinlikle Down sendromu olmadığı anlamına gelmeyecektir. Yukarıda da belirtildiği gibi ikili test Down sendromlu bebeklerin hepsini tespit edemez, az bir kısmında test sonucu normal gelerek yanıltıcı olabilir, bunu engellemenin bir yolu yoktur.


DOWN SENDROMU NEDİR TIKLAYINIZ>>>


3- İkili test sonucunda Down sendromu riski çıkması bebekte kesin Down sendromu olduğunu göstermez, bunu netleştirmek için CVS veya amnioyosentez yaptırmak gerekecektir. Bu işlemlerin de yaklaşık 200'de bir düşüğe neden olma riski vardır. CVS ve amniosentez yaptırmayacak bir annenin ikili test sonucu net bilgi vermeyeceği için strese sebep olarak faydadan çok zarar getirecektir.

4- Hamilelikte ikili test yapılması bebekte sadece trizomi 21 ve trizomi 18 varlığı hakkında bilgi verebilir. Bunun dışındaki hastalıkları gösteremez. Örneğin ikili testi normal çıkan bir bebekte kalp anomalisi, böbrek anomalisi, beyin anomalisi hatta zeka geriliğine neden olan bir hastalık olabilir. Bu testlere halk arasında "zeka testi" denmesinin sebebi Down sendromunda zeka geriliği olmasıdır, bu testler bebeğin zeka düzeyini ölçemez, zeka geriliği yapabilen bütün hastalıkları tespit edemez.


İkili test yaptırmayanlar: 
İkili test yaptırmayanlar şu risklerle karşı karşıya kalacaklarını bilmelidir: 

1- Gebelikte bebekte down sendromu varsa bunu tespit edebilecek en başarılı testlerden birisi ikili testtir. En iyi ultrasonografi cihazları bile bu kadar başarılı olamaz. İkili test (veya üçlü dörtlü test) yapılmadığı taktirde bebekteki down sendromunun tespit edilmeme oranı yüksektir.
2- Trizomi 18 için durum farklıdır, bu hastalığa ait bulgular ultrason ile %90 gibi yüksek oranda tespit edilebilmektedir.
3- Gebeliğin 11-14 haftaları arasında ikili test yaptırmayanlar sonraki ay 16-20 haftalar arasında üçlü, dörtlü test yaptırabilirler. Yukarıda anlatılan fayda ve riskler benzer şekilde bu testler için de geçerlidir.




.
Textual description of firstImageUrl

İKİLİ TEST NEDİR - İKİLİ TEST NEDEN YAPILIR - İKİLİ TEST NE ZAMAN YAPILIYOR

ikili test nedir, ikili test neen yapılır, ikili test nerde yapılıyor, ikili test nasıl yapılıyor, ikili testi yaptırmak geeklimi, ikili test yaptırmazsak ne olur, ikili test neden önemli, ikili test hangi hastanede yapılıyor, ikili test zeynep kamilde yapılıyor mu, ikili testi nasıl yaptırıcam, ikili test kan tahlili ile mi yapılıyor, ikili test aşamaları neler, ikili test ne için yapılıyor, ikili testin yapılma amacı ne, ikili testle ne öğreniliyor, ikili testi yapınca ne ortaya çıkıyor, ikili testle bebeğin sağlığı anlaşılıyormu, ikili test, ikili tarama testi neden yapılıyor, ikili taramam testi nedir, ikil taramam testi ikili test nedir,



Sağlık köşemizde bugün ikili teste yer veriyoruz. Anne adaylarının hamileliğini geçirdiği dönem içinde yapılması ve çocuğun sağlığı için yapılması gereken bazı testler vardır. Bunlardan biri ve ilki olan ikili testtir. İkili Test hamileliğin 11 - 14 haftası arasında yapılan bir testtir.
Anne adaylarının bu testi mutlaka yaptırmaları gerekmektedir. Aslında hamilelik sırasında bir çok test yaptırmaları gerekmektedir. Anne adaylarının merak ettikleri sorulardan bazıları olan ikili test ne için yapılır, ikili test nedir, ne zaman yapılır, ikili test nasıl yapılıyor gibi merak ettikleri soruların cevaplarını yazımızın devamında bulabilirsiniz.


İKİLİ TARAMA TESTİ NEDİR

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) İKİLİ TEST NEDİR? 

İkili tarama testi gebelikte bebekte olabilecek bazı kromozomal anomalileri araştırmak için yapılan bir testtir. İkili test sonucuna göre bebekte trizomi 21 (down sendromu) ve trizomi 18 (Edwards sendromu) denilen kromozomal anomalilerin bebekte olma riski araştırılır. Bu hastalıklar zeka geriliği ve bazı organ anomalileri olan hastalıklardır. Bu testlere zeka testi denmesinin nedeni de budur, ikili test bebeğin zeka düzeyini ölçen bir test değildir.

İkili test için gebeliğin 11-14 haftaları arasında anneden kan alınır (aynı normal kan tahlillerinde alındığı gibi). Bu kanda β-hCG ve PAPP-A düzeyleri ölçülerek, annenin yaşı ve diğer bazı özellikleri ile formule edilerek bilgisayar yardımıyla sonuç belirlenir. Bu teste ikili test denir. Eğer bu formüle bebeğin ense kalınlığı (NT) de eklenirse elde edilen sonucun doğruluk oranı daha net olur, bu teste kombine test (ikili kombine test) denir. Yani kombine test, ikili test ile ense kalınlığınının kombine edilmesi sonucu yapılan bir testtir. İkili test taraması ile down sendromlu bebeklerin %65'i tespit edilebilirken, kombine test ile %85'i tespit edilebilir. Her iki test de down sendromlu bebeklerin tamamını tespit edemez, down sendromlu bebek taşıyan gebeliklerin bir kısmında bu testlerin sonucunda risk yüksek gelmeyecektir, normal gelecektir.

İkili test sonucunda bu kromozomal anomalilerin bebekte kesin olarak var olup olmadığı tespit edilemez sadece bebekte bu anomalilerin olma riski normalden yüksek mi değil mi sorusunun cevabı alınır. Eğer risk normalden yüksek çıkarsa bebekte bu anomaliler kesin var mı sorusunun cevabını almak için CVS veya amniosentez yöntemleri uygulanır.


İkili test sonucuna göre risk belirleme: 

İkili test sonucunda Down sensromu için yüksek risk sınırı 1/270 kabul edilir. Yani sonuç 1/270'den büyük çıkarsa (örneğin 1/200) bebekte Down sendromu olma riski normalden yüksektir ancak bebek normal de olabilir. Kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılmalıdır. İkili test sonucunda Edwards sendromu (trizomi 18) için yüksek risk sınırı 1/100 kabul edilir. Yani sonuç 1/100'den büyük çıkarsa (örneğin 1/80) bebekte Edwards sendromu olma riski normalden yüksektir ancak bebek normal de olabilir. Kesin tanı için CVS veya amniyosentez yapılmalıdır.


Burun Kemiği ölçümü (nazal bone):

Burun kemiği yokluğu (nazal bone absence) diye tanımlamak daha doğrudur, çünkü kemiğin varlığı veya yokluğu değerlendirilir. Nazal kemik yani burun kemiğinin ultrasonla değenlendirilmesini de ikili testle kombine ederek değerlendiren bazı merkezler vardır. Nazal kemiğin ultrasonda görülememesi trizomi olma riskini arttırır. Çünkü nazal kemik 11-14 hafta arasında normal fetusların %98'inde görülebilir, sadece %2'sinde görülemez. Trizomili 21 olan fetusların ise %70'inde nazal kemik görülemez. Trizomi 18 olan fetusların %50'sinde nazal kemik görülmez. Trizomi 13 olan fetusların %30'unda nazal kemik görülmez.



İKİLİ TEST GEREKLİ Mİ ? YAPILMAZSA NE OLUR >>>


.
Textual description of firstImageUrl

KIRIŞIKLIKLARDAN KURTULMAK İÇİN UYGULANAN MASKE - KIRIŞIKLIĞI ÖNLEYİCİ MASKE

kırışıklıkları giderici maskeler, kırışıklıklar için yapılan yüz maskeleri, kırışık giderici maske tarifi, kırışıklıkları azaltıcı maske yapılışı, kırışıklıkları önleyici maskenin uygulanışı, kırışıklık giderici maske varmı, kırışıklıklar için nasıl maske yapılır, kırışıklar için yüz maskesi nasıl yapılır, nasıl kırışıklıklardan kurtulabilirim, kırışıklıklardan kurtulma yolları neler, kırışıklıklardan kurtulma yöntemleri uygulanan maskeler, yüze uygulanan maskeler nelerdir, 

Hemen hemen hepimizin sorunu olan ve ilerleyen yaşların çekilmez derdi olan kırışıklıklar sinirimizi bozmaya devam ediyor. Yaşlanmanın belirtisi olarak yüzümüzde oluşan kırışıklıklar bazen kendimize olan güvenimizi yitirmemize ve karamsarlığa düşmemize neden olabiliyor. Çoğu kimse yüzündeki kırışıklıklar için onlarca para verip yüz gerdirme işlemleri, botoks vs. şeyler ile çözüm bulmaya çalışmaktadır.

Kırışıklıkların aslında önüne geçebilmek ve kırışıklıkların oluşumu yavaşlatılabiliniyor. Kırışıklıkları önlemenin yollarını genç yaşlarda yüzünüze uyguladığınız kemler, losyonlar ve masajlar ile daha başlamadan yavaşlatabilirsiniz. Ama her şeye rağmen geç kalmış sayılmazsınız sizlere uzmanlar tarafından açıklanan ve uygulanması önerilen kırışıklıkları giderici bir maske tarifi paylaşacağız.


İşte kırışıklıklardan kurtulmanız için uygulayabileceğiniz basit maske tarifi


Malzemeler: 

1 yumurta
1 tatlı kaşığı buğday unu
1 tatlı kaşığı bal ve süt
1 tatlı kaşığı soya unu
1 tatlı kaşığı tereyağı


Hazırlanışı: 

Bir yumurtayı iyice çırptıktan sonra içine buğday unu ve soya ununu karıştırarak hamur kıvamına getirin.
Alüminyum folyoya sererek kurutun.
Kuruduktan sonra elinizle oğuşturarak tarhana gibi un haline getirin.
Temiz bir kaba koyarak serin bir yerde saklayın.

Kullanacağınız zaman içine birer kaşık tereyağı, bal ve süt koyarak karıştırın.
Bu karışımı haftada iki kez göz çevresi hariç yüzünüze sürün.
Yarım saat beklettikten sonra yüzünüzü ılık su ile yıkayın.



.
Textual description of firstImageUrl

YÜZDEKİ KIRIŞIKLIKLARIN NEDENLERİ - CİLT KIRIŞIKLIKLARINI ÖNLEME YOLLARI NELER

yüz kırışıklıkları neden olur, yüz kırışıklıkları ne zaman olmaya başlar, yüz kırışıklıklarının başlıca sebepleri neler, yüz kırışıklıkları nasıl giderilir, yüz kırışıklıklarına neler iyi gelir, cilt kırışıklıklarına neler iyi gelir, ne yaparsam cilt kırışıklıkları azalır, cilt kırışıklarını azaltan maske tarifi, cilt kırışıklıkları nasıl geçer, cilt kırışıklıkları nasıl önlenir, cildim kırışmaya başladı ne yapmam lazım, yüzümde kırışıklıklar oluşmaya başladı ne yapmam lazım

Dünyada yaşlanmayı durduramazsak da en azından yaşlanma belirtilerini azaltabiliriz. Bunlardan en çok belirgin olanı ve bizi strese sokanı ise yüzde oluşan cilt kırışıklıkları oluyor. Yüzümüz kırışmaya başlaması ile birlikte yaşlanıyoruz hissine kapılıp iyice bakımı bırakabiliyoruz, buda cilt kırışıklıklarının daha da artmasına neden olabiliyor. Oysaki cilt kırışıklıklarını önlemenin yolları mevcut.

Zamanında yapılan tedaviler ve koruma amaçlı uygulanan işlemler ile cilt kırışıklıklarının oluşumunu önemli ölçüde azaltabiliyoruz. İşte bunlardan en önemlisi ve ilki olan güneş losyonudur. Güneş losyonu cildimiz için ne denli etkili olduğunu çoğu kimse düşünmez ve uygulamaz. Özellikle yüzümüzdeki deri vücudumuzdaki diğer yerlere göre daha incedir ve güneşten kolaylıkla zarar görebilir bu yüzden güneş losyonu ve kremleri ile cilt kırışıklıklarını geciktirebiliriz.

Ayrıca her gün cildinizi nemlendirmek de yüzdeki kırışıklıkların erken oluşumunu engelleyecektir. Yüzünüz de kuruma olduğu zaman cildiniz daha yaşlı ve sağlıksız görünür. Yüz için en uygun kremler A vitamini bakımından zengin kremlerdir. Bu kremler güneş losyonları ile birlikte kullanılması halinde cildinizi önemli ölçüde korur.

Yüzünde kırışıklıkları fark etmeye başlayanlar için de bazı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu tekniklerden bazıları oldukça pahalı olabilir ve bazı yan etkiler doğurabilir. Bu yöntemlerden en ünlüleri dermabrazyon ve mikrodermabrazyondur. Dermabrazyon ile cildin üst yüzeyi bir fırça ile sürtülerek alınır. Bu sayede cilt yüzeyindeki ölü deri alınmış olur ve altından yeni deri büyümeye başlar. Mikrodermabrazyon ile cildin üst yüzeyinden daha az bir katman alınır ve bu süreçte vakumlu emme makinesi kullanılır.

Bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra kırışıklıklara karşı kimyasal peeling, lazer tedavisi, botoks ve yüz gerdirme teknikleri de mevcuttur. Lazer tedavisi ve kimyasal peelingde de dermabrazyon yönteminde olduğu gibi cildin üst yüzeyi alınır. Botoks iğneleri sayesinde yüzdeki belirli kaslar sıkışaltırılır ve yüz kırışıklıklardan arındırılır. Yüz gerdirme operasyonunda ise cilt bazı operasyonlar sonucunda gerdirilir ve yüzdeki fazla yağ ve deri alınır. Yüz gerdirme ameliyatlarının ömrü yaklaşık olarak 5-10 yıl arasında değişiklik gösterir.
www.prosaglik.com




.
Textual description of firstImageUrl

SİVİLCELERDEN KURTULMA YÖNTEMLERİ - SİYAH NOKTA VE SİVİLCE İÇİN MASKE TARİFİ

sivilce, ergenlik sivilcelerinden kurtulma, sivilcelerden nasıl kurtulabilirim, sivilceleri geçiren maske varmı, sivilceleri ne geçirir, sivilcelerden kurtulma yolları neler, sivilceler için neler yapmalıyım, yüzümde çok sivilce var ne yapmam lazım, siyah noktalardan nasıl kurtulabilirim, siyah noktalardan kurtulma yolları, siyah nokta ve sivilce neden olur, sivilce en çok neden olur, yağlı yiyecekler sivilce çıkarır mı, cips sivilce çıkarır mı, neler sivilce çıkmasını önler

Ergenlik sivilceleri hemen hemen hepimizin başından geçmiş ve bir dönem hayatımızı kabusa çevirmiştir. Hemen hemen her gençte görülebilen ergenlik sivilcesi ve siyah noktalar her zaman canımızı sıkmıştır. Neler yaptıysakta geçmemiştir. Kimileri yüzündeki sivilce yada siyah noktaları sıkarak kurtulabileceğini düşünerek sivilce ve siyah noktaları sıkmıştır, uzmanlara göre bu harekat yanlıştır.
Uzmanların önerdikleri yöntemler ile kısa zamanda sinirimizi bozan sivilce ve siyah noktalarda kurtulabiliriz. Yüzümüzde siyah nokta olmasının sebebi cildimizin temizliğine dikkat etmememizdir. Cilt temiz olmayınca çıkan siyah noktalar ise sivilcenin habercisidir. Yani uzmanlara göre siyah nokta varsa, sivilcede olacaktır demek oluyor.

Sivilce oluşumunun doğru bir bakım ile büyük oranda önüne geçilebilir. Sivilceler cildin yağ bezlerinin bir hastalığıdır. Yağ bezlerinin cilde açılan kanalları tıkandığında sivilceler ortaya çıkar. Yağ bezleri, sebum adı verilen bir madde salgılarlar. Ergenlik döneminde sebum salgısı artar ve ciltteki gözenekleri tıkar.

Gözeneklerin tıkanması, sivilce oluşumunun ilk aşamasıdır. Bu aşamadan sonra gözenekler genişleyerek siyah noktaları oluşturur, bu alanlara kir, sabun ve makyaj artıkları, yağ ve ölü hücrelerin birikerek sivilceyi oluşturmaktadır. Bu yüzden sivilce problemi olan kişilerin akne problemini daha az yaşaması için her gece yastığını değiştirmesi gerektiği söyleniyor


İşte Sivilcelerden ve Siyah Noktalardan Kurtulmanız İçin Maske Tarifi

2 avuç kadar buğdayı alıp 2 bardak suda eziyorsunuz.
2 yumurta sarısını bir yemek kaşığı kadar badem yağını da ilave ederek üzerine koyuyorsunuz.
Karıştırıp maskeyi yüzünüze uyguluyorsunuz.
Maske kurumaya yüz tuttuğunda, su ile yıkıyorsunuz.
Ardından size gül suyu sürmenizi tavsiye ediyoruz.
Gül suyu sivilcelerinizin ve kızıl lekelerinizin giderilmesini sağlayacaktır.
maske tarifi: http://evdeciltbakimi.wordpress.com/



Uzmanlar tarafından önerilen bu maske tarifi ile yüzünüzdeki sivilce ve siyah noktalardan kolaylıkla kurtulabilirsiniz. Ancak daha önemlisi olan ve unutmamamız gereken ise cilt temizliğidir. Cildiniz temiz olursa ne siyah nokta ne sivilde olur hatta maskelere de gerek kalmaz.



.

Cuma, Ocak 03, 2014

Textual description of firstImageUrl

Ağlayan Bebek Nasıl Susturulur? Çok Ağlayan Bebek Nasıl Sakinleştirilir?



Bebekler Neden Ağlar?

Acıktığında,ağrısı olduğunda,gazı varsa,uykusuzsa,yerinde rahat edemediyse ağlar. Bebek acıktığında susmadan karnı doyana kadar ağlar. Eğer ağrısı varsa tiz ses çıkartarak ağlar. Seslerden rahatsızlık duyduğunda şikayet edermişçesine mırıldanarak ağlar. Anne ve baba tecrübeli ise bebeğinin ağlayışından sorununu anlar.

Ağlayan Bebek Nasıl Susturulur?

Bebeği susturmak yani sakinleştirmek için ilk önce sorunu anlamak ona göre çözümü uygulamak gerekir. Uykusuzluktan ağlıyorsa eğer rahatlaması için yerinin rahat olup olmadığı kontrol edilmeli ve uykusunu getirebilecek oyuncaklar verilmelidir. Bebeği sallayarak,oynayarak,hareket ettirerek sakinleştirmeliyiz. Hala susmadıysa kucağımıza almalı göz teması kurmalıyız. Sırtını sıvazlayarak masaj yapmalıyız. Bebeğe sevdiğimizi hissettirmeliyiz. Bebek belli süreden sonra rahatladığı için uyur. Beşiğinde rahat tekmeler atabilmesi için sırtüstü yatırın. Çünkü tekmeler atmak bebeği rahatlatır. Diş etinden oluşan kaşıntıdan dolayı ağlıyorsa (elini sürekli ağzına götürüyorsa)diş kaşıyıcı verilmelidir. Bebek acıktığı için ağlıyorsa karnını doyurmalı ve gazını çıkartmalıyız. Altını ıslatmış ise altını değiştirmeliyiz.

Bütün bunları yapmış iseniz ve hala bebeğiniz ağlamaya devam ediyorsa doktora götürmelisiniz.
Textual description of firstImageUrl

Meme Büyütme Estetiği - Ameliyatsız Meme Büyütme

İmplant ile yapılan meme büyütme ameliyatları günümüzde en sık yapılan estetik girişimler arasındadır. Tüm dünyada yılda 1 milyon implant yerleştirilmektedir. İmplant yardımı ile meme büyütme yaptıran hastalarda psikososyal durumda ve vücut imgesinde düzelme, anksiete ve depresyonda azalma ve daha sağlıklı bir cinsel yaşam ortaya çıkmaktadır. Ameliyat öncesi dikkatli planlama ve uygun hasta seçimi ile oluşabilecek komplikasyonlar en aza indirilmektedir.

Meme implantları, meme taramaları için kullanılan mamografiyi olumsuz etkilememektedir. İmplantı veya memeyi ilgilendiren herhangi bir sorunda Manyetik Rezonans ile görüntülemede de herhangi bir sorun olmamaktadır.

Son yıllarda yapılan geniş katılımlı çalışmalarda, silikon meme protezleriyle kanser oluşumu arasında bir ilişki saptanmamıştır.
Hangi hastalar protez için uygundur?
Meme büyütme için başvuran hastaların bir kısmında meme gelişimi yetersiz veya asimetrik olabilmektedir. Diğer bir grup ise kilo kaybı, doğum veya emzirme sonrası meme dokusunda azalma ve boşalma görülen hastalardır. Daha genç ve çekici bir görünüm için daha büyük meme isteyen hastalar da olabilmektedir.





Hangi hastalarda protez risklidir?
Ameliyatın risklerini ve faydalarını tam olarak değerlendiremeyen, gerçekçi beklentileri olmayan, psikiatrik olarak dengeli olmayan hastalar ameliyat için uygun değildir. Şeker hastalığı olanların, ağır sigara içicilerin ve radyoterapi alma ihtimali olan hastaların ise dikkatle değerlendirilerek operasyona hazırlanması gereklidir. İleri yaştaki hastalara ve ailevi olarak meme kanseri riski olan hastalara operasyon öncesi mamografi çektirilmesi önerilmektedir.

Protez özellikleri
Gerek silikon jel gerekse de serum fizyolojik ile doldurulan implantların dış kabukları daha sert bir malzeme olan silikon elastomerden imal edilmektedir. Dış yüzey kaplaması ise pürüzlü veya düz olabilmektedir. Pürüzlü yüzeyli implantların daha az oranda kapsül kontraktürüne yol açtığı kabul edilmektedir. Şekil olarak tam yuvarlak veya anatomik (damla şekilli) implantlar mevcuttur.

Silikon jel ile doldurulmuş implantlar daha doğal görünümlü olmakta ve meme dokusuna daha yakın bir kıvam sağlamaktadırlar. Serum fizyolojik ile doldurulan implantların aşırı doldurulmadıkları sürece yırtılma riski daha fazla olmakta, aşırı doldurulduklarında ise daha sert bir kıvam oluşturmaktadırlar. Silikon jel ile doldurulmuş implantlar şekillerini her pozisyonda daha iyi korumaktadırlar. Yapışkanlığı arttırılmış silikon jel ile doldurulan implantların şekillerini muhafaza etmeleri daha iyi olmakta ve buna bağlı gelişen implant yırtılması oranları çok düşük olmaktadır.

Protez Şeklinin ve Boyutunun Planlaması
İmplantın yerleştirilmesi planlanırken, implantın hacminden çok boyutlarının hesaplanmasına önem verilmelidir. Bu şekilde hastanın göğüs kafesi yapısına en uygun implant seçilecek ve oluşabilecek sorunlar en aza indirilecektir.
Protezin Yerleşim Yeri
Meme implantları pektoral kas altına (submusküler) yerleştirilebildiği gibi kas üstüne de (subglandüler) yerleştirilebilmektedir. Doku kalınlığı az olan hastalarda kas altına yerleşim önerilmekte bu şekilde implant kenarları daha az ele gelmekte ve implant basısına bağlı yumuşak doku incelmesi daha az olmaktadır. Doku kalınlığı fazla olan hastalarda kas üstü plan tercih edilmekte bu şekilde meme sarkıklığı (pitoz) olan hastalarda daha doğal bir görünüm oluşmakta, ayrıca implant pektoral kas hareketlerinden etkilenmemektedir. Kas üstü yerleşimli implantlar ameliyat sonrası erken dönemde daha az ağrıya sebep olmaktadır.


Kesi yerleri
Protezi yerleştirmek için yapılacak kesiler göğüs altı (inframammaryan) kıvrım, areola kenarı ve koltukaltı bölgeye yerleştirilebilir. Göğüs altı (inframammaryan) kıvrımda yapılan insizyonlarda duyu sinirlerinin zedelenme riski daha az olmakta, implantın yerleştirileceği bölge çok daha geniş görülmektedir. Cerrahi işlemlere hakimiyet daha rahat olmakta ve implant daha az kontamine (bakteri buluşması) olarak yerleştirilebilmektedir.

Kesi yeri, uygun olarak hesaplandığında yaklaşık 4-5 cm'lik bir iz ile iyileşmektedir. Koltukaltı bölgesinden yapılan kesilerde iz daha iyi saklanabilmekle beraber, özellikle memenin alt kısımlarına ulaşmak ve manüplasyon yapmak daha zor olmaktadır. Bunun yanında, bu işlem özel aletler gerektirmektedir. Anatomik şekilli implantları düzgün olarak yerleştirmek daha güç olmakta, yerleştirme aşamasında implant ter bezleri ile kontamine olmakta, duyu sinirlerinin etkilenme ihtimali daha fazla olmaktadır. Ayrıca koltuk altı lenf bezleri de zarar görebileceği için, olası kanser tedavilerinde güçlükler ortaya çıkabilmektedir.

Areola kenarından yapılan kesilerde nispeten daha kabul edilebilir izler kalmakla birlikte, izlerin fark edilme ihtimali daha fazla olabilmektedir. Duyu kaybı ihtimali daha sıktır ve protez yerleştirme aşamasında süt kanallarının zarar görmesi ve protezin kontamine olma ihtimali vardır. Protezin yerleşeceği boşluk tam olarak görülemeyebilir.


Ameliyat sonrası
Ameliyat sonrası kısa süreli, ağızdan antibiotik tedavisi her hastaya uygulanmaktadır. Ağrı, ilk günlerde ve protezin kas altı yerleştirildiği hastalarda daha fazla olmakta ve ağızdan alınan ağrı kesicilerle bu ağrı kontrol edilebilmektedir. Hastalar 3-4 gün sonra duş alabilmektedir. Ağır fiziksel aktivite ve spor yapmak için 3 hafta beklemek gereklidir. Bu dönem boyunca izlerin üzerine ve memelere aşırı baskı yapmayacak rahat ve pamuklu sütyenler kullanılmalıdır.

Komplikasyonlar
Meme büyütme ameliyatları sonrasında çeşitli komplikasyonlar görülebilmekle beraber dikkatli planlama ve hassas bir cerrahi teknikle komplikasyonlar engellenebilmektedir. Kan toplanması (hematom), sıvı toplanması (seroma) ve enfeksiyon erken dönemde görülebilecek komplikasyonlar arasındadır.


Asimetri, implantın yer değiştirmesi, dönmesi, ciltte oluşabilecek sorunlar daha ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilmektedir. Geç dönem problemleri arasında kapsül kontraktürü %5-10 oranında görülebilmektedir. Son kuşak implantlarda delinme, yırtılma gibi sorunlar çok nadir olarak görülmektedir. Modern implantların 10 ila 20 yıl boyunca bütünlüklerini koruyacakları hesaplanmaktadır.

Prof. Dr. Gökhan Tunçbilek
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı